Mantıksal soruların yuvarlanmış
bilgeliğinde yer değiştiriyordu bilyeler. Çiçek desenli öyküler sunan kitaplar
çalakalem yazıların başköşesine gelip oturdular şimdi… Hızla geçilmeye
çalışılan tümsekler, ardında yeni filizlenişleri getirir. Yoğruluyor imgelerim.
Günü özetleyen birkaç kelime,
konuşulmadan geçirilen günleri bağrına basar. Palmiye yaprakları güneşe
karşı dururken mistik esinlenmelerin gölgesi vurur yüzlere. Lotus çiçeğinin
dengesindedir benimsediğim sancılarım. Semboller bir inancın en belirgin yerinde duruyor. Sembollere göre şekillenen duruşlar.. Bir mecusinin öldüğünde bedeninin vahşi hayvanlara yem
edilmesi gibi alacalanıyor günlerin beklentisizliği. Her geçen gün renkleniyor
beklentisizlik. Her gün yeni bir renkle sızıyor odama. Yaktığım mumlarla
beraber çoğalır yüzlerdeki eriyişler. Eriyen yüzler… Biraz da bedenleri uzak
tutar her kanıksayıştan. Bir annenin kızına ‘ yüzün eridi, gözlerin morardı’
deyişi kadar yüzlere çarpar soluksuzluklar. Soluksuz kalıyor devinen
izleklerim, duraksıyor kelimelerim, gözlerim kanamıyor artık.
Tel örgüler çiziyor kalemim.
Ketum bir anımsayış. Karelerden oluşmuş basamaklar. Kapının ardında bekleyen
yüz. Kapı aralayışlar yüzünü döküyor gülümseyen bebeklerin ellerine. Sahici
kelimelerin ,gizli sunaklara bir taş ekleyip duvarları örmeye başlaması çok
zaman önceydi oysa.Gece, devasa güzelliğiyle
kapımda. Ellerini uzattı karabasanlardan uzak her bir uykuya. Yitiriliş yok
şimdi dirik bir var oluş var sezgilerimin doğrulandığı bu yerde.
Sezgilerimiz bizi çoğu kez gerçekle buluşturur.
YanıtlaSilgerçek ve sezgiler iç içedir çoğu zaman ...
SilZamana direnen bir balığın resmiyle alıp götürdü yine mısraların...
YanıtlaSilteşekkür ederim Serkan
Silyitiriliş yok şimdi..
YanıtlaSil