(…)
‘ Öylesine ezer ki
onları, boyunduruklarını sarsmaya güçleri kalmaz.’ Böylesi düşüncelere karşı
ayaklanıp kralın heybetli bakanlarına şöyle desem: Bu düşünceleriniz korkunç:
Kral için yüz karası, halk için cehennem arıyorsunuz. Efendinizin şerefi ve sağlığı
kendinin değil, halkın zengin olmasına bağlıdır. İnsanlar kralları insanların
yararı için başa getirdiler, kralların yararı için değil. Kendilerini rahat
yaşatacak, saldırıdan, sövgüden koruyacak güçlü bir dayanak istediler. Kralın
en kutsal ödevi, kendininkinden önce halkın mutluluğunu düşünmektir. Sadık bir
çoban gibi kendini sürüsüne vermeli, onu en besleyici otlaklara sürmelidir.
Halkın yoksulluğunu, krallığın güveni saymak kabaca ve açıkça yanlıştır:
Kavgalar, kan dökmeler, en çok dilenciler arasında olmuyor mu? Bir devrimi en
candan isteyen kimdir? Bugün en yoksul durumda olan değil mi? Devleti yıkmakta
en fazla atılganlık gösterecek olan kimdir? Yitirecek bir şeyi olmayıp da
sadece kazanç sağlayacak olan değil mi?
Yurttaşların kin
bağladığı, hor gördüğü bir kral; halkı ezerek, soyarak, dilenci durumuna
düşürerek tahtında tutunabilecekse, bıraksın krallığı insin gitsin tahtından.
Bu yollarla belki kral adını elinde tutar; ama ne yiğitliği kalır, ne
büyüklüğü. Kral yüceliği dilencilerin değil, zengin ve mutlu insanların başında
kalmakla kazanılır.
Büyük yürekli Fabricius
bu soylu düşünceyle söylemişti şu sözü: ‘Kendim zengin olmaktansa, zenginlere
baş olmak isterim. Bir halkın acıları, iniltileri ortasında keyif sürmek
krallık değil, zindan bekçiliği etmektir.’
Thomas More Ütopya’dan…
son kısım çok etkileyici:)
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilEtkileyicii
YanıtlaSilGüzel alıntıydı gerçekten... Bu arada bloğunu değiştirmişsin. Çok beğendim :)
YanıtlaSilÇok iyiymiş ya :)
YanıtlaSilKüçük prens büyümüşte,büyüdüğü zamanlardan bir anı gibi :)
YanıtlaSil