18 Haziran 2013 Salı




‘’konuşulacak çok şey var ama susturur bazen insan kendini..hani hiç tanımadan dinlemek isterdim..hayallerinizi..belki de konuştuğunuz çok kişi vardır..belki de çok konuştunuz ve anlamsızlaştı..yazmak çok güzel ama o kadar çok yazmışlar ki..diyorsunuz ki her şeyi yazmışlar..geriye yaşamak kalıyor..nasıl..basit olmalı sanki..ya da başka bir şey…bugünlerde kime dokunsam ve neye dokunsam yüzyıllardır ağlıyor sanki..’’


6 Haziran 2013 Perşembe


...
Kim tutabilir ki ateşi elinde
Karla kaplı Kafkasları düşünerek;
Ya da açlığını bastırabilir
Gözlerinin önünde bir şölen canlandırarak;
Ya da çırılçıplak yuvarlanabilir
Aralık karında yaz sıcağını düşleyerek..
..
O zaman insandın asıl,
Yapmaya yüreğin olduğu zaman.
Daha ileri git şimdi
Daha fazla insan olmak istiyorsan..
-W,Shakespeare-


‘’küçücük bir evren düşer toprağa
iplik iplik çürür gibi et,yüzü taşa sarkar,eli tuza.

büyük bir bomba düşer suya
iplik iplik çözülür yumak,başı göğe değer ayağı yere.’’


Aydınlanmanın nesnel eğilimi,imgelerin insanlar üzerindeki egemenliğine son vermekti;ama bu nesnel eğilim öznel karşılığını bulamadı:Aydınlanmış düşünce imgelerden kurtulma yönünde ilerlemiyordu.İmgelere saldırı,metafizik İdea’dan sonra,bir zamanlar rasyonel sayılan ve düşüncenin gerçek bir çabayla ulaştığı kavramları da karşı durulmaz bir zorunlulukla tasfiye etmekler birlikte,Aydınlanma tarafından ortaya salınan ve düşünmeye karşı bağışıklık kazanan düşüncenin kendisi şimdi ikincil bir figüratiflik ediniyor-ama imgelerden veya kendiliğindenlikten yoksun bir figüratiflik.İnsanların birbirleriyle ve eşyayla ilişkilerinin artık iyiden iyiye soyutlaştığı bir ortamda,soyutlama yeteneği silinip gidiyor.Şema ve sınıflandırmaların kapsadıkları verilere yabancılaşması ve işlenen malzemenin bireysel deneyime sığdırılamayan akıl almaz hacmi,bilginin aşılmış sanılan duyusal göstergelere sürekli geri çevirisini zorunlu kılıyor.

İstatistikleri baştan sona kaplayan o hiyeroglif benzeri küçük insan veya ev şekilleri,sadece sunumu kolaylaştıran rastlantısal yardımcı öğeler olarak görünebilir her tekil durumda.Ama sayısız reklamı,gazete şablonu ve oyuncak figürünü o kadar andırıyor olmaları rastlantı değildir.Temsil,bunlarda,temsil edilene  üstün geliyordur.Gözü dolduran,basitleştirici ve dolayısıyla sahte kavranabilirlikleri,düşünsel süreçlerin kendi anlaşmazlıklarını desteklemektedir;şekillerin sahteliği de düşüncesiz ve kör kapsayıcılıkları bu anlaşmazlıktan ayrı tutulamaz.Her yerde her zaman  var olan imgeler aslında imge değildir;çünkü genel,ortalama ve standart modeli benzersiz ya da özel bir şey gibi sunmakta ve böylece onu alaya almaktadır.

Tikelin tasfiyesinin kendisi de sinsi bir hileyle tikel bir şeye dönüştürülüyordur.Tikellik isteği henüz gereksinim aşamasındayken tortulanmaya uğramıştır ve şimdi kitle kültürü tarafından çizgi bant modeline uygun olarak her yerde yeniden üretilmektedir.

Sorun,insanların kendilerine kısaltılmış biçimde gösterilmeyen ve zihinlerine kazınmayan şeyleri hayal edememelerinden ibaret değildir.Eskiden zihin özgürlüğünün olgulara çarpma ve onları infilak ettirme yolu olan nükte bile illüstrasyonların bir parçasıdır şimdi.Dergileri dolduran resimli nüktelerin çoğu amaçsız ve anlamsızdır.Gözü değinilen durumla yarışmaya davet etmekten başka işlevleri yoktur.Bu türün sayısız örneğiyle karşılaşmış olan kişinin’’olup biteni’’,durumun kendi içindeki anlamlılık anlarının açılımından daha büyük bir hızla kavraması beklenmektedir.Böyle resimlerle sahneye konulan ve sonra da dersini iyi öğrenmiş izleyici tarafından durumun bir anda tartılması ve eşyanın içsiz egemenliğine dirençsizce boyun eğilmesiyle yeniden sahnelenen şey,her türlü anlamın gereksiz yük olarak bir yana atılmasıdır.Zamanımızın nüktesi,amaçlılığın intiharıdır.Bunu en gevrek anlatabilen kişi kendi gaddarlık hesapları da hayli kabarık olan  bir kahkahacılar kolektifine kabule dilmekle ödüllendirilir.Böyle nükteleri düşünerek anlamaya çabalayan kişiyse.olayların dörtnala temposunun gerisine düşer çaresizce:En basit karikatürde bile tıpkı çizgi filmlerin sonu gibi çılgın bir hızla olup bitiyordur her şey.Gerileyici ilerleme karşısında akılılık da aptallığa dönüşüyor.

Düşünceye kalan tek kavrayış,kavranmaz olan karşısında duyulan dehşettir.Bir diş macunu güzelinin gülümseyen afişiyle karşılaşan düşünceli kişi , kızın parlayan dişlerinde nasıl işkencenin sırıtışını görüyorsa,her nüktede,hatta her resimli sunumda da öznenin ölüm fermanını okuyacaktır-öznel aklın evrensel zaferiyle kesinleşen bir ferman.-s.145-146-minima moralia-



5 Haziran 2013 Çarşamba



‘’katılışın ve katlanışın öyküsü başlamıştı artık.bir sesin vızıltısında hayat bulan yepyeni bir düş,uğurlama vaktinin geldiğini anlatıyordu son yolcuya..kertilmiş yaşamların ikiz gülüşlerinde saklıydı ruhsal doygunluk ve yaşlı nefes açacaktı kağıttan kapılarını yeryüzü şarkılarının’’.

3 Haziran 2013 Pazartesi

‘’sevgi en solgun mevsiminden geçiyor belki de ve biterken bir kahramanlık çağı,bu kanlı operayı seyrettiğim alevlerle gölgelenmiş aynadan kendime tutkun ayrılıyorum..ey uyumlu şizofrenler,hüzünlü benciller,bağışlayın bu akşamı..kimsesiz çocukların gözlerinde seyrettiğim bu akşamı..yüreğim paslı bir sarnıç,gözyaşlarının demi hala avuçlarımda..o yaslı evden günlerce dışarı çıkmazdık..kaç gün,kaç ölüm,kaç öykü tükenip biterdi ellerimizde’’-c.e.-






‘’-Kaplumbağa dünyayı sırtında taşıyor öğretmenim!..
-Kana bulanmış dünyayı…’’







''Dünyanın her hali gece..''-n.

‘’Kuşların kanadına gizlenmiş renksiz düşler..Her çırpınışta rengini bulamaz,bulamaz da ille de kanat çırpar sonsuzluğa..’’



.

Ad

E-posta *

Mesaj *