28 Eylül 2015 Pazartesi

Edgar Allan Poe - Öyküler



öyküler
- geveze yürek
-amontillado fıçısı
-kara kedi
-kızıl ölümün maskesi
-şişeden çıkan mektup
-morg sokağı cinayetleri
-altın böcek

' bir şeyin fazla derinine inmek diye bir şey olamaz. gerçek her zaman bir kuyunun dibinde değildir. daha önemli bilgi alanlarına bakıldığında gerçeğin her zaman yüzeyde olduğuna inanıyorum. derinlik kendisini aradığımız vadilerdedir, genelde bulunduğu dağ tepelerinde değil. '  -s. 79-

26 Eylül 2015 Cumartesi

kül

Yalnızdın yalnızsın yalnız kalacaksın.

Çözünürlüğü yok olan hislerim, ucu kırılmış kalemleri onarır. Güne hangi söylemin parmak izleri ulaşır? Bir iz, bir duraksayış…  Eğreti duran misillemeleri aldı koyu renkli gözler.  Ağırlığa yoğunlaştıkça hafifliğin teğet geçiyor benden. Kendini tüketmiş açık kapılar kapatıyor yüzünü görünmez zaman dilimlerinde. Yeryüzünün tüm katmanları geceye bilindik dizeler sunar. Başlayış sanılan her şey aslında bir bitişin gölgesini taşır içinde. Ömrümün dur ihtarına uymayan sabote edilmiş salınımlar dizginliyor geceleri. Geceler, güne bakışların son demlerinde soyut resimler çizer.  Alt edilmiş karanlıklar boğumlanır gizlenmiş perdelerde.  Ağaçların esrarengiz konuşmalarını dinlerken  nefesimde kırılır özdeyişlerim. Savrulan küller histerik duruşların yazgısıdır. Küller, zamana yenik düşmeyendir.


19 Eylül 2015 Cumartesi

Tomris Uyar - Metal Yorgunluğu

‘ …esinti , içini diriltmiş bir an bak , demiş ona, buradasın işte, gelebildin.
ki gülümseyiş.
Kıyıcı bir erkeğe tutulup onun ardı sıra  nerelere, nerelere sürüklenmiş bir kadının ikiye bölünmüş gülümsemesi. hüzünlü , esrik , al , solgun , hasta , dirençli , incinik , atak , ama hep yarım.’ –s.73-

‘ lütfen, bana bu düşler karşılığında kesintisiz bir uyku veriniz, ayın som kütlesinden gelen ufak çıngırak sesleri dışında bir şey duymayayım. artık hesap yapmayayım, eski defterleri uykumda karıştırıp içimizden , kanımızdan nelerin kaçırıldığını hapsetmeyeyim n’olur.’-s.60-

18 Eylül 2015 Cuma

...

"Sonra belki çay içeriz,
Şansımız varsa yağmur da yağar. 
Güzel şeyler olur belki. Sen gel bence."
— Lale Müldür

9 Eylül 2015 Çarşamba

yeni kitaplar

Yeni kitaplarımın gelmesi beni inanılmaz mutlu ediyor mis gibi kokusu ve gülümseyen sayfalardaki yeni dünyalar.. Hayat detaylarda gizlidir diyorum ve başlıyorum okumaya heyecanla yine yeniden..

6 Eylül 2015 Pazar

sezgi


Mantıksal soruların yuvarlanmış bilgeliğinde yer değiştiriyordu bilyeler. Çiçek desenli öyküler sunan kitaplar çalakalem yazıların başköşesine gelip oturdular şimdi… Hızla geçilmeye çalışılan tümsekler, ardında yeni filizlenişleri getirir. Yoğruluyor imgelerim. Günü özetleyen birkaç kelime,  konuşulmadan geçirilen günleri bağrına basar. Palmiye yaprakları güneşe karşı dururken mistik esinlenmelerin gölgesi vurur yüzlere. Lotus çiçeğinin dengesindedir benimsediğim sancılarım. Semboller bir inancın en  belirgin yerinde duruyor. Sembollere göre şekillenen duruşlar.. Bir mecusinin öldüğünde bedeninin vahşi hayvanlara yem edilmesi gibi alacalanıyor günlerin beklentisizliği. Her geçen gün renkleniyor beklentisizlik. Her gün yeni bir renkle sızıyor odama. Yaktığım mumlarla beraber çoğalır yüzlerdeki eriyişler. Eriyen yüzler… Biraz da bedenleri uzak tutar her kanıksayıştan. Bir annenin kızına ‘ yüzün eridi, gözlerin morardı’ deyişi kadar yüzlere çarpar soluksuzluklar. Soluksuz kalıyor devinen izleklerim, duraksıyor kelimelerim, gözlerim kanamıyor artık.
Tel örgüler çiziyor kalemim. Ketum bir anımsayış. Karelerden oluşmuş basamaklar. Kapının ardında bekleyen yüz. Kapı aralayışlar yüzünü döküyor gülümseyen bebeklerin ellerine. Sahici kelimelerin ,gizli sunaklara bir taş ekleyip duvarları örmeye başlaması çok zaman önceydi oysa.Gece, devasa güzelliğiyle kapımda. Ellerini uzattı karabasanlardan uzak her bir uykuya. Yitiriliş yok şimdi dirik bir var oluş var sezgilerimin doğrulandığı bu yerde.

Franz Kafka - Milena'ya Mektuplar

‘ yeryüzü sağa dönerse- bunu yaptığından emin değilim – geçmişi telafi etmek için ben de sola dönmek zorundayım. Ama benim bu zorluklar için içimde en ufak bir güç kırıntısı bile yok ; dünyayı omuzlarımda taşıyamam kışlık paltomu zar zor taşıyorum. ‘ –s. 315-

‘ elbette insan kendi bilmecelerini çözemez; bu tam da ‘ korku ‘ nun anlamı işte. ’ –s.341 –

‘ ama biz yeterince mükemmel olmadığımız, cümle tek başına inanç ve  anlayış için yeterli olmadığı, Thomas gibi parmaklarımızı yaraya bastırdığımız sürece kendimizi yaraların var olduğuna ve onların derinde  olduğuna inandırma hakkımız var. ‘- s. 367 –

‘ yaşamak için iki yol var : ya kaderini kabul eder, aklına başına toplar ve onunla mücadele eder, kaderini tanır ve iyi ve kötü yanlarıyla ona kendilerini bağlarsın, mutlu ve mutsuz, cesur, mutlu bir şekilde kabul edersin. Yada kaderini ararsın ama bu arayış sadece senin gücünü, zamanını,hayallerini, içgüdülerini ve doğru , yüce gönüllü körlüğünü yiyip bitirmez ama aynı zamanda kendi değerini de tüketir. Giderek daha da yoksullaşırsın, çünkü önünde uzanan şey sahip olduğundan çok daha kötüdür her zaman.

Üstelik aramak inanmak gerekir ve inanmak içinse yaşamdan daha fazla güç gerekir belki. ‘ –s. 376 Milena Jesenska 18 Ocak 1923-

3 Eylül 2015 Perşembe

kelebek üşür…
hangi sıcak ki onu eritmez
kaç kucak?

tenine bir tül sarar
ağu zardan kilitli
göz pınarları pembe bal
kanatlar ıslak
geceye aşık
soğuğa teslim süzülür

çiçekler sokulur,
minik ürkek yapraklar
taşları iter buğularıyla
dantel nakış kristaller uçuşur

mezarlık dökülür, dökülür
semaya tüten ruhuna bakar
ruhlarına kaçar taşlar
izleri toprak alır
yaşları soğuk kapar
karanlık sızlar azapla, üç gün tek ömür

koza donar
üşür ipekler…


papillon Ocak 2009

2 Eylül 2015 Çarşamba

tatlı mim :)

Sevgili blog arkadaşlarım  olur gider ve maviye iz süren böylesi tatlı bir etkinliğe davet ettiler ben de sizleri davet ediyorum biz hazırlamaya başladık bile :) Sevgiler..
“Mutluluk uçsuz bucaksız ormanlardadır,
bomboş sahillerdeki coşkudadır.
İnsan elinin değmediği bir yerdedir,
denizin diplerinde ve gürlemesindedir "

Lord Byron

.

Ad

E-posta *

Mesaj *