31 Ağustos 2016 Çarşamba

kitap film şiir

 ‘’ annenin bu saf eğitimi seni çıkarcı, bencil eğilimlerden uzak tuttu ama yaşanan dünyada hiçbir şey değişmedi.’’
‘’ orada her şey yangından mal kaçırmaya benzer. doğanın doğal akışından önce-belki hiçbir zaman da bu doğal akışa varılmayacaktır- bunu hiçbir toplumbilim çözemeyecek. yılların değiştiremediği  bir kader. hiçbir zaman değişmeyecek olan.’’(s.48-49).
‘’ ne gelecek? Gelecek ne getirecek? Bilmiyorum, hiçbir şey sezmiyorum. Bir örümcek, belirli bir noktadan hedefine doğru indiğinde, önünde hep, ne denli çırpınsa da ayağın basamayacağı boş bir uzam görür. Benim durumum da böyle; önümde hep boş bir uzam; beni öne doğru götüren ise, arkamda kalmış bir sonuçtur.’’
..  gündelik yaşamın gürültüsü içinde çırpınıp durmak, sadece zararsız bir delilikti.
(s.71).


30 Ağustos 2016 Salı


Ey gece tanık mısın sen de yalnızlıklara?

Duvarları kemiren, penceremi açılmaz hale getiren içe dönüklüğüm , kalbin ritminden şüpheli zamanlarım.. Örülmüş iplerden demetler sunar dolaplar. Mürekkebi kuruyan dakikalar çoğalır, suskunluk girdaplardan yer beğenir kendine. Tutam tutam saçlar dökülür sayfalara. Ürpertileri geziniyor sabahı karşılayanların şimdi merdivenlerde. Her bir basamak yüreklerin katmanlaşmış tortullarını çağrıştırır. Anılar , sokağın bilinmeyen yerinde bekler. Korkusuzca adımlar atar, harflerin belini kırar.

- Sessizliğin sesi duyuşlarımın kol gezdiği umutlarıma yarenlik eden sabahı karşılamaya hazır bir iki ses.. Yüreğime konuk olan beni var eden düşlerim… Sakinlik… Gürültü az’ aldıkça yoğunlaşan özümseyişlerim…( 12.07.’16,04.00)

Boğuyorum esenlikler dileyen cümleleri. Kalplerin hazır nazırlığı kaosa sürükler tenleri. Güneşin kavurucu sıcaklığı samyelini sevindirir. Esmek için yer bulmuştur kendine. Peki ya esemeyen umutlar ? Serzenişlere kalkan oluşturur papatyalar.. Tebessümlerin boğaz düğümelenişine dönüştüğü geceden sesleniyorum şimdi. Keşiflerin anatomisini hangi mucit çıkarıyor şimdilerde ?  evvel zamanların bilgi severleri konuk edilir salaş masalara. Bardakların kırılışıyla şimdiki zamana dönülür.
Ufuk çizgisi ağaçlara yol gösterir. Ağaçlar hiçbir zaman yolunu şaşırmaz. Annemin umutlarını çalıyorsun ey gece! Bırak onları. Benim ellerim kanadı. Kanı içine akıttım, annem görmesin diye. Yine de gözlerimi saklayamadım. Kül rengine dönene gözlerimi. Makaslar körleşti. Yoksa kesiyorduk hüznü. Hüzün acıları çoğaltıyordu. Bir annenin ağlayışına dayanamayan kızı tüm hüzünlü ezgileri susturdu. O anda dünyadaki tüm hüzünlü ezgiler sustu. Donuklaştı gözler.

Şimdi gece suskun.


Paslı kelimelerin kıskacından kurtulur kalem kağıt. Var olmanın gizemini tadamadan yok oluşa geçen genç ömürler fısıldar zeytin karası gözleriyle. Rüyalara konuk olur savrulan düşlerini toplamaya çalışanlar. Eller anlatır vanilya kokulu günleri. Yağmura hasrettir saçlar. Kıvamını bulamamış hamur gibi kendini bırakır bedenler. ‘Öylesine’ li günleri  yad eder alacalı sebepler. Yapaylıktan nasibini alan her şey gibi onlar da kemirir genç ömürleri. Birkaç saat önce vardı şimdi yok. Heyhat! Zaman avutmaz gözler konuşur yas tutulan evin duvarlarında. Sarılmak istersin yüzlerini avuçlarına alıp gecenin koyu rengine dalarsın. Gece ki, ürpertir yaslı zamanları. Söylenenler tanıdık değildir. Burada olsa gelip bir kahve içecekti. İşte tam da buradaydı odası. Yatağı, balkonu, penceresi.. Ne kadar da benziyor bizim odalara. Bizselleştirirsin. Hakikat ile yüzleşirsin çiçekler yapraklarını döktü. Bilirsin, yaşamak devam edecek. Kayıpların verdiği hüzünler birleşince sığmazmış yüreklere. Korkar olursun her şeyden. Anlamsızlaşır her şey. Üzerini çizersin tüm boşlukların. Şimdi gece, sonra gün doğacak yine.-28 ağustos-

24 Ağustos 2016 Çarşamba

sanı


Günleri unutursun peynirin beyazında, biberin yeşilinde, makarnanın sıcağında. Kalp sancır, dil uyuşur, kahve bekler. Uzak ama bir o kadar yakın dilden türküler konuktur masana. Kavrulur gün suya hasret özlenene bir o kadar yakın. Buz serpilir kanayan yaraya, tuz saf dışı bırakılır. Soğuk sular tanıktır güneşe. Güneş de sustu. Suskunluk yenilenişlerin vazgeçilmez dilidir. Bilmediği meçhul dilde türküler dinlerken kangren olur serçe parmaklar. Ayyuka çıkmaz beklenen. Beklenen de yoktur aslında. Alışkanlığın verdiği hezimete kapıldığın boşluktur ‘beklenen’ denen şey. Gün batarken karanfilli bir tütün tabakası gözlerinde belirir. Üzerine bir bardak çay içersin. Çay eski tadında değildir. Ağzının tadı zehir gibidir. ‘iyi aslında’ lı cümleler çoktan köprünün üzerinde kalmıştır. Domatesler alınır  konserve için. Konservede kan kırmızısı illegallikler saklanır dili susturan, gözleri bağlatan gizlilikler.. Hangi savunma mekanizmasının evrilmesidir bu ? Dilin varmaz. Çelişen çatışmaları saklamak olgunluktan sayılır. Yeşilimsi bir şişeye gömersin gözlerini . Kırarsın  onu gözlerin görmez. Kulakların göğe uzanır, derin renk değiştirir. Kuraklık bastıkça suyu özlerken aslında izlediğin başkadır. Ne ten ne can ne de kafes … Kocaman bir ‘hiç oluşluktur’ özlediğin…

22 Ağustos 2016 Pazartesi

dakika

Kelimelere tutulmak, sırılsıklam olmak.. Şemsiyeye gerek yok gülümserken kelimeler. Alacalı bir seyirdir pencere ardındaki düşlemler. Kahverengi zeminler toprağı çağrıştırır. Toprak anaç haliyle kucak açar cümlelere.  Hasret giderirler. Bir tutam ışığın saksılardaki gölgesidir elemleri yok eden. Rüzgar fısıldar en dinç haliyle. Kuraklık sona erer. -18.06.’16 00.03-


Titrerdim ırmaklara gelirdim boğum boğum.. Boğazımdaki harfleri biriktirirdim güneş batarken bindiğim salıncağın iplerine sarılır gölgemde hayaller kurardım. Diz boyu gece kanardı. Kanardık. Dakikalarla sınırlı uykulardan rüyalara alkış tutardım. Gri tonlarından hakiye dönerdi gün. Omzuna dokundukların en çok karalarmış zamanı. Sıra dışı yanın sancır. Kelimelerin toprağı sevinçle gülümser yeşilliğe, papatyalar seni sana getirir. Bir yudum güzellikte asıl olanı özümser duyuşlar. Kıvılcımların gölgesinde un ufak olur hüzünler. Yağmur bir anda gelir yine. Özletmeden kendini. Arındırmak için, yenilemek için tebessümleri çoğaltmak için… Çoğaldıkça tebessümlerimiz var oluruz aydınlıkta yeniden… -30.05.’16- 22.37-






13 Ağustos 2016 Cumartesi


Bir de kuşlar var hakim bey, her şeyin başı onlar. 
Onlar özgürlüğü koyuyor insanların kafasına ...
Ahmed Arif






12 Ağustos 2016 Cuma



söyleşi :D

- Ondan bir film olmaz.
-hhhmmm.
-yok artık neden?
-film?
-ahahaaaaa.
-herdaim mutlaka.
- film olmaz işte.
- ımmmmm.
Blahblahblahblahblabhla aa

9 Ağustos 2016 Salı

,,,,,

Değerli kitaplarım, sizleri okuyacağım günler çoook az kaldı şimdiden sabırsızlanıyorum.  Şimdilik ders kitaplarımızı okumaya devam az bir zaman kaldı çok az kaldı çok galiba evet zaman çok hızlı hem de çok hızlı J





















.

Ad

E-posta *

Mesaj *