30 Ekim 2015 Cuma
29 Ekim 2015 Perşembe
siyah beyaz
Ağırlaşan kalpler son düetini
yapar yazgısı yapboza dönen gecelerde. Kimlikler değişim gösterir süresi yer
altına hapsedilmiş görünümlerin. Dar geçitler görülmeyenlere eşlik eder. Bir
pencere kenarında duyumsanıyor şimdi izbe sokaklar. Yok edilmiş bir duruştur
çantalarda gizlenen. Duraklarda
biriktirilen , yağmur damlarlıdır. Duvarlar sumayı hatırlatıyor. Bıraktığım her
renk günler sonra dönüşümünü tamamlayıp
geliyor ellerini çırparak. Ses kulakları kabartıyor. Biraz da umutlarımı
getiriyor beklenmedik zamanlarda. Giden gece miydi yok içsel sancılar mı? Bırakıyorum onları da.. Mümkün olmayan zamanların rutubeti aşındırır
duvarlarımı yine de peşimi bırakmaz. Elleri iki yanına düşer eriyen hayallerin.
Gün geçtikçe eriyen bedenler soluksuzluğumu anımsatır…
25 Ekim 2015 Pazar
24 Ekim 2015 Cumartesi
Maviye İz Süren Ayraç Dergisi' nde:)
Ayraç Kitap Dergisi' nde Masum Uyku adlı gerilim romanının değerlendirmesini yapan maviye iz süren 'i tebrik ediyorum :)
Güne yansıyışları kaleme dökmek için çantasında her zaman bulundurduğu defteri ve okumaktan asla vazgeçmeden duyarlı tahliller yaparken ben hissediyordum bir gün önemli yerlerde yazacağını seni çok seviyorum hayatımın maviliği :)
Veee şarkımız gelsinnnn...
always..
21 Ekim 2015 Çarşamba
16 Ekim 2015 Cuma
duru(m)
Zamanın uzun geçitleri yüreğimi ikiye böler. Soluksuz
kalınan dakikalar serzenişin resmini çizerler. Nereden geldiği bilinmez
hüzünler birikir kitaplarda. Kıyımlardan geçer biriken küller. Soru sormak
adımlarını şaşırır. Gülümsemek yaralıdır yine. Yara bere içindedir, hafif
tebessümlerde yer bulurlar. Betimlenen tüm düşüşlerde ‘derman sendedir’ der
ozan. Ozanın içli sesi günlerin içinden geçer. Fonda kalmaz sadece, derinlere
işler. Biçaredir eller. Uzatıldığında kaybedilir, kalemler kırılır. Yüzlerin şekli
değişir elmacık kemikleri dahi erimiştir. Al al değildir mesela masalların
başladığı yer. Bir görünüp bir kaybolan silüetler meçhul yeryüzü şekilleri
oluşturur geniş zamanlarda. Oysa zamanlar genişliğini çoktan yitirdi daralıyor
zaman da yüreklerimiz gibi. Sarardı yüzler. Kırıldı aynalar. En çok haykırır
diye düşündüğümüz hislerimiz şimdi suskun. Bir mum yakmalı gecede bir de şelale
gibi akmalı kelimeler. Döküldüğü yerlerde derin izler bırakmalı… İsminin
başladığı harfi sözlükte atlıyorum ey zulüm!
10 Ekim 2015 Cumartesi
yıkım
Çürümeye terk edilmiş söylemler
aniden dile gelir. Dinlenme payı olmayan zamanlar… Ahkam kesen bir avuntudur
illegal sancılar. Yapılandırılmış tüm kaoslar hunharca hayata geçmeyi bekler.
İçimiz virane, içimiz yıkık dökük… Onarılmaya ramak kala duvarları yıkılır
imgelerin. Savruluşlar ve geride kalan sayfalar buruşturulmuştur artık. Tekrar iyileştirildiğinde kangren olur tüm çabalayışlar. Gece, yağmur ve düğümlenen
saçlar eşlik eder ertelenmiş zamanlara. Ertelendikçe yakınlaşır kurumuş
yapraklar. Gözlerdeki yaş buzullaşmıştır şimdi. Trajikomik hal alan
duyumsayışlar… Medcezirler tutanak tutar gri tonlarda. Ayın çekim gücüdür
zihinlere bağdaş kurup oturan. Sürrealist bir
düşünürün kalemindeki çizgilerde belirir mevsimsel değişimler. Uyum sağlayamayan
saçlar yerlerde yer bulur kendine. Mum kokulu geceler mektupların yasını tutar.
Gözleri yollardadır gecelerin. Dönüşüm devreye girer bu defa yine. Yaşamak kıl
payı kurtarır kendini hapsolunmuş çarmıhlardan. Ayinlerden gelenler, yüzlerinde
gölgeleri de getirir. Biraz sessizlik…
9 Ekim 2015 Cuma
ilk film çekim deneyimi 1/2
Amatör oyunculardan oluşan film için toplandık. Final sahnesinde gazeteciyi oynayan ben
‘yaparım canım nedir kiii’ derken birkaç sahneyi en az 5 defa
tekrarlayınca-karşımdaki oyuncudan dolayı- akşama kadar yorgunluktan uzunca bir
dinlenmenin hayalini kurup durdum. Final
sahnesinin sadece birkaç evden oluşan baraj manzaralı köyde çekilmesi doğayla
baş başa kalmamı sağladı. Tabi benim sahnenin çekileceği bölümü beklemek sıkıcı
olsa da iyiydi yine de. Köydeki evlerden birinde toplanan üzümlerden pekmez
yapılıyor olması ve kazanların kurulduğunu görmek beni heyecanlandırdı. Makyaj tazelemek
için girdiğim toprak evde farklı bir yaşam beni bekliyordu. Oradaki birkaç
bayanla sohbetimiz yaşamın her koşulda zor da olsa devam ettiğini gösterdi
yine yeniden.
Üzüm kasalarını elinde tutan köyün muhtarı aynı zamanda evin
sahibi hepimize salkım salkım üzümler ikram ederken adamı şöyle bir
gözlemledim. Şehrin gürültüsünden uzakta doğayla baş başa bir evde hayatını
üzümlere adamak ne de güzeldir diye düşündüm. Hatta hayatını üzümlere adayan adam diye bir yazı kurguluyordum onu izlerken . Bizlerin gün içerisinde
önemsediğimiz, zihnimizde devleştirdiğimiz birçok şeyden uzaktı. O esnada onun
yerinde olmak istedim.
Benim sahneye sıra geldiğinde onca yıllık tiyatro deneyimim olmasına rağmen heyecanlandığımı fark ettim. Hani tatlı heyecanlardan. Yanımdaki oyuncuların hareketlerine gülüşlerim sahneyi tekrardan almamıza sebep olsa da karnım ağrıyana kadar güldüğümü hatırlıyorum. Bazen ben gülmesem de yanımdakinin gülüşü unuttuğumuz cümleler ve başa sarmalar (: Beni tanıyanlar bilir gülmeyi hiç sevmem canım hele bir gülme krizi gelirse anında susarım (: İyi bir deneyimdi benim için. Yakında sinemalarda gösterime girdiğinde haberdar ederim sizleri. Sağlıcakla kalınız sevgili okuyucularım.
melodi
Hangi cümleyi sıksan boğazında aynı kelime takılı kalır.
Gülün rengi mora çalar serbest dolaşımlarda. Zamanlamaların didaktikliği lirik
bir ezgiye doğru yol alır. Yok sayılımların ebediyeti başlar tozdan
arındırılmış kapılarda. Yazmak yarenlik eder günün bilindik saatlerine. Düşe
kalka bir yürüyüştür bu. Kimi zaman çiçek kokularının eşlik ettiği kimi zaman
yıldızların… Pervasızca adımlıyor
melodilerim. Soyut bir adanıştı beklide geceden kalma eklediklerim. Kaleme dokunmak
ve kalemi hissedebilmek duraksamadan ilerleyebilmek. Hiçbir kelimeyi çıkarmadan
ağaçlara seslenebilmek kuşlarla beraber..
6 Ekim 2015 Salı
4 Ekim 2015 Pazar
Edip Cansever - Gelmiş Bulundum
EYLÜLÜN SESİYLE
‘’Her şey o kadar
dokunaklı ki
Eylülsem, istemeden kırılıyorsam bazen
Dağınık, renksiz bir mozayık gibiysem
Üstelik yalnızsam bir de -telefonda kuş sesleri-
Aynalardan duvarlara bir üzünç akıntısı
Bu dünyada çekingen olmak çok iyi bir şeydir baylar.
Sonra bir kır kahvesi kendini okurken
Masaları toplanmış, bardakları toplanmış
Tam kendini okurken
Derim ki bir semti iyi tanımak kadar
İyi tanımalI dünyayı
Açın radyolarınızı: eylülün sesi
Bu dünyada can sıkıntısının bir başka anlamı var baylar.
Elmalar silik silik kırmızı artık -olsun-
Gözlerimiz tozlanmış, kirli
Gizlisi yok, bu dünyada böyle sıkılmak iyi
Sıkılmak iyi baylar
Biz hazır tuttukça böyle
İçi yangından alev alev
Dışı buz tutmuş kalplerimizi…’’
Eylülsem, istemeden kırılıyorsam bazen
Dağınık, renksiz bir mozayık gibiysem
Üstelik yalnızsam bir de -telefonda kuş sesleri-
Aynalardan duvarlara bir üzünç akıntısı
Bu dünyada çekingen olmak çok iyi bir şeydir baylar.
Sonra bir kır kahvesi kendini okurken
Masaları toplanmış, bardakları toplanmış
Tam kendini okurken
Derim ki bir semti iyi tanımak kadar
İyi tanımalI dünyayı
Açın radyolarınızı: eylülün sesi
Bu dünyada can sıkıntısının bir başka anlamı var baylar.
Elmalar silik silik kırmızı artık -olsun-
Gözlerimiz tozlanmış, kirli
Gizlisi yok, bu dünyada böyle sıkılmak iyi
Sıkılmak iyi baylar
Biz hazır tuttukça böyle
İçi yangından alev alev
Dışı buz tutmuş kalplerimizi…’’
‘… biliyordur tam
göğsünün altında yaşar gibi
biliyordur ki bir
eylemdir yerine göre susmak..’-s47-
‘ ölüler ki bir gün
gömülür içimizdeki ölüler, dışımızdaki ölüler
insan yaşıyorken
özgürdür.
İnsan
yaşıyorken
özgürdür.’
–s.65-
‘ doğasın, bir sen
beklersin beni, bilirİm
Sesimi, düşlerimi,
kırık parmaklarımı
Var başka neyimse
onları artık.
Doğasın sen, doğasın,
yarat beni yeniden
Ey yalnızlığımı
kuşatan yalnızlık.’-s.77
3 Ekim 2015 Cumartesi
yüz
İsmindeki asalet duvarını aşıyorum bir kaplumbağanın
sırtında ilerlerken… Bilinmez bir köy yolunda, sararmış tüm bitkiler duyuyor fısıldayışları.
Toprak kokusu çekiyor beni, tüm damarlarımda hissediyorum bunu. Kavrayışların,
demire çeviriyor tüm taşları. Varsın gece gelmiş olsun kapıma. Sonbaharı
ağırlarken duruşlarımın bitmeyen direnişinde gülümsemeyi unutmuyorum. Tüm
yüzlere karşılık ifadesizliği tercih ediyorum şimdi. Uzaktaki gürültülerin
bittiği yerde başlıyor iç çekişler..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)