Cehennemde Bir Mevsim
‘’Aldanmıyorsun , bir zamanlar hayatım, önüne bütün gönüllerin
açıldığı, yoluna bütün şarapların döküklüğü bir şölendi.
Bir akşamdı dizime oturttum Güzelliği-Terslik edecek
oldu-İler tutar yerini bırakmadım ben de.
Bayrak açtım adalete karşı.
Aldım başımı kaçtım. Ey büyücüler, size ey bahtsızlık, ey
nefret, hazinem size emanet.
Azmettim, söndürdüm içimde insan ümidi adına ne varsa. Bir
yırtıcı hayvan amansızlığıyla atıldım üzerlerine boğayım diye cümle sevinci.
Cellatlara seslendim, ısırayım diye ölürken mavzerlerin
kabzalarını. Seslendim salgınlara, boğsunlar istedim, kan içinde , kum için de
beni. Tanrı bildim musibeti. Gırtlağıma kadara battım çamurlara. Cürmün
ayazında kurundum. Hop oturup hop kaldırdım çılgınlığı.
Bana baharın getirdiği bir iğrenç budala kahkahasıydı.
Derken az önce işte, birde baktım ki kıkırdamak üzereyim;
aklıma eski şölenin anahtarlarını aramak geldi, dedim belki de yeniden
heveslenirim.
Hayr’ mış meğer o anahtarın adı- Anlaşıldı ben bir
düşteymişim.
‘’ Sen canavar kalacaksın..’’ falan filan.. atıp tutmaya
başladı başıma bu şirin hasırları ören şeytan. ‘’ Ölümüne sürsün cümle iştahın,
bencilliğin, cümle bağışlanmaz günahın.’’
Ah, canım yettı arttı- Kuzum şeytan, nolur daha bir öfkesiz
bakıver de benden yana ufak tefek, yolda kalmış alçaklıklar varadursun, sen ki
yazarda tasvir, öğreticilik vergilerinin yokluğuna vurgunsun, senin için kopardım
lanetli gün defterimden bu uğursuz yaprakları.’’
-çeviri: Can Yücel s.
58-
‘’ On iki yaşında, beni kilitledikleri bu tavan arasında
tanıdım dünyayı, insanlık komedyasını resimledim. Bir kilerde öğrendim tarihi.
Bir Kuzey kentinin gece eğlencelerinde , eski ressamların bütün kadınlarına
rastladım. Paris’ te , eski bir dar sokakta bana bütün geçmiş çağların
bilimlerini öğrettiler. Doğu’yla dopdolu güzelim bir evde, yüce yapıtımı
tamamlayıp ulu emekliliğimi geçirdim. Kanımı karıştırdım durdum. Ödevim geri
verildi bana. Bunu hiç düşünmemeli artık. Öbür dünyalı biriyim ben aslında,
görevlendirildiğim bir iş yok.’’
- çeviri: İlhan
Berk s. 65-
DUYUM
( Sensation)
Mavi yaz akşamları patikalarda, dalgın
Gideceğim sürtüne sürtüne buğdaylara.
Ayaklarımda ıslaklığı küçük otların
Yıkasın, bırakacağım başımı rüzgara.
Ne bir şey
söyleyeceğim, ne bir laf edeceğim;
Ama sonsuz bir sevgi dolduracak içimi;
Göçebeler gibi uzaklara gideceğim;
Mes’ut sanki yanımda bir kadın varmış gibi.
-
çeviri: Orhan
Veli Kanık s. 29-
Arthur Rımbaud –
Ofelya adlı kitabından….