Günlerden yok oluş ve
bekleyiş.. çarmıha gerilen her bir düş zehirli meyveler sunan bir ağaca
dönüşür. Efsane budur ya tanrılar gülümser en kıvrak gülüşleriyle dile
gelirler… Günlerin hengamesinde asılı kalan serzenişlerimiz muğlak
günbatımlarında yeniden doğar. Hınca hınç meydanlarda yer edinemez de
sürgünlere doğru yol alır. Güneşin doyuramayan ışınları sevgilerimize yetemedi.
Kapalı gölgelerin arkasına sığınan , yarım kalan düşler düşünsel bir ilmin kara
mührü olarak tarihe geçmiştir artık. Tüketilen, tükenen ve hiç doyurulamayan ürkek bakışlı çocuklara el uzatıyor şimdi anılarımdan gelen
sanrılarım. Boş bir odada yeşermeye çalışmıştı. Tüm iz’ lerden uzak bahçeler
bizi bekliyordu oysa. Bir bekleyişin bomboşluğu sarar ruhların en kof
hallerini…