30 Kasım 2015 Pazartesi
güzelim günümcüm :)
Minik bıcırlarımla bol şekerli bol dersli güzel mi güzel bir
günün ardından değerli arkadaşımın sürprizi beni çok ama çok mutlu etti.
Teşekkür ederim canım arkadaşım defterin kutsal emanetimdir (: ona çok iyi
bakacağıma dair söz veriyorum ve kalan sayfaları da ben tamamlamak üzere devam
edeceğim. Yağmuru da özlediğimden sanırım o da bugün yalnız bırakmadı hiç penceremizde masum ve saf sesiyle tüm kötülükleri yok edeceğine dair söz veriyordu usulca duydum ben ve ona sessizce gülümsedim.
Hadi yağmaya devam et yağmur ne güzelsin sen öyleeeee :)
Biliyoruz ki hayat sürprizlerle dolu sürprizler ve
mutluluklarımız daim olsunnnnn J
29 Kasım 2015 Pazar
denge
Her yerde kahve ve güzelim şiirlerden...
''Sizin alınız al inandım
Sizin morunuz mor inandım
Tanrınız büyük amenna
Şiiriniz adamakıllı şiir
Dumanı da caba
Bütün ağaçlarla uyuşmuşum
Kalabalık ha olmuş ha olmamış
Sokaklarda yitirmiş cebimde bulmuşum
Ama sokaklar şöyleymiş
Ağaçlar böyleymiş
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız
Aşkım da değişebilir gerçeklerim de
Pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı
Yangelmişim diz boyu sulara
Hepinize iyiniyetle gülümsüyorum
Hiçbirinizle dövüşemem
Benim bir gizli bildiğim var
Sizin alınız al inandım
Morunuz mor inandım
Ben tam kendime göre
Ben tam dünyaya göre
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız'' - Turgut Uyar -
''Şimdi insanların yalnız kolları var
Ve ben delice bir şey istiyorum
Şimdi insanların yalnız kolları var
Ve ben başımı koyuyorum
Tuttu bir alacakaranlık bastı
Bütün şehirler birbirine benzedi
Saklı köşem bir daha aldattı ellerimi
Ellerimde iki üç isim kaldı
Adına yakılan mumlar İsa’nın
Yana yana bitti umutsuz
İsa, resimleri kadar güzel değildi
Biri kardeşliiğimi aldı gitti
Şimdi ben delice yaslanmak istiyorum
Şimdi insanların yalnız kolları var''- Gülten Akın -
28 Kasım 2015 Cumartesi
Ömer Hayyam ' dan..
‘’Bu dünyadan başka bir dünya yok, arama;
Senden benden başka düşünen yok, arama!
Vazgeç ötelerden, yorma kendini:
O var sandığın şey yok mu, o yok arama!
Şu serviyle süsen neden dillere destan?
Neden hep onlara benzetilir hür insan?
Birinin on dili var, boşboğazlık etmez,
Ötekinin yüz eli var el açmaz, ondan!
Benim halimden haber sorarsan,
Bir çift sözüm var sana, yürekten:
Sevginle gireceğim toprağa,
Sevginle çıkacağım topraktan.
Şu dünyada üç beş günlük ömrün var,
Nedir bu dükkanlar, bu konaklar?
Ev mi dayanır, bu sel yatağına?
Bu rüzgarlı yerde mum mu yanar?
Dün geldi: Nedir aradığın? dedi bana:
Bensem, ne bakarsın o yana bu yana?
Kendine gel de düşün, içine iyi bak:
Ben senim, sen ben; aranıp durma boşuna!
Sabah doldu göklere mavi mavi;
Doldur, ışık döker gibi, kaseyi!
Acı olmasına acıdır şarap:
Ama gerçek acıdır demezler mi? ‘’
….
‘’Dünya yıldıramazsın beni ne yapsan;
Ölümden de korkmam, er geç ölür insan.
Ölmemek elimizde değil ki bizim:
İyi yaşamamak beni korkutan.
Yerin üstüne baktım, uykuya dalmışlar;
Altına baktım, çürüyüp toprak olmuşlar.
Yokluk ovasında başka ne var ki zaten:
Daha gelmemişler var, gelip gitmişler var.
Bilge, yüce varlığın seyrine dalar;
Gafil ise onda dostluk düşmanlık arar.
Deniz, deniz olduğu için dalgalanır,
Çöpe sor, hep onun içindir dalgalar.
Ben kendimden geçtikçe kendime gelirim;
Yücelere çıkar, alçalmayı bilirim…’’
25 Kasım 2015 Çarşamba
kağıt
Düşkesiciler sınırda
bekler moraran gözleri. Ayaz gelir kırık pencerelerde zamanın hesabını tutar.
Sabundan yapılan kaleler erimeye yüz tutar, erdikçe toprak ile yüzleşir yüzler.
Özrünü bağrında taşır tekrar edilişler. Hiçbir nakarat mevsimlere el uzatamaz.
Çetin yollar beklenileni daha da belirsizleştirir. Kramplarla boğuşan parmaklar
can çekişir meraklı gözler ardında. Kağıtların yüzü dönüktür bana, en çok
ellerime. Yakındırlar. Kalem izlerini taşır yere yığılmış taşlar. Heyecan sarar
evleri. Su bekleyen çiçekler yapraklarını doğaya sunar. Dikenleri dokunanları
acıtmaz bu defa soluksuz girdapların. Deniz kabukları ezgiler getirir bilinen
yerden. Manzaralar düşer sayfalara. Pencerelerde büyütülür en nadide gizemler.
Perdeler günün renklerini taşır.
-Sıkılanların yolda bıraktıklarından mısınız siz de?
24 Kasım 2015 Salı
...
Yalnızsın. Yalnız bir adam gibi yürümeyi, aylak aylak
dolaşmayı, sürtmeyi, bakmadan görmeyi, görmeden bakmayı öğreniyorsun.
Saydamlığı, hareketsizliği, varolmayışı öğreniyorsun. Bir gölge olmayı ve
insanlara sanki hepsi birer taşmış gibi bakmayı öğreniyorsun.
Georges Perec / Uyuyan Adam
22 Kasım 2015 Pazar
19 Kasım 2015 Perşembe
hayal ve ötesi
Söze gelmeyen göze de gelmezken sığınaklar duvarlarını
renklendirir. Kıymetli güzergahlar, içinde hareketli resimler taşır. Net ve
duru olan. Kalemler bir araya gelip seni söyler, seni konuşurlar. Feri kaçmış
gözlerini yadırgıyorum apansız. Diyarlar saklı olan gözlerin… Masandaki
bardaklara taşıdığın gizemler konuk olur ebruli renklerle boyanmış odama. Meçhul yerdeki ince detaylar.. Sarp yollardır
belki de bir iki tutam saçı saklar göğsünde. Yaralardan devşirilmiş. Kazanlar
kurulur ateş göğe işaret eder yine. Renk cümbüşü karşılayacaktır beni. Bir mum
bırakırım kayalıkların geçit vermediği yere. Şelale ve ağaçlar da selam
verecektir bana biliyorum. Gülümseyerek konuşmalıyım onlarla. O esnada
dokunurum içimdeki sese, özlem dokurken kirpiklerim. Hep aşinaydım duyuyordum
su ve ağaçların sesini. Adımlarım yakınlaşırken kuşlar konuşuyor içimde. Hızını
alamayan bir rüzgar konuk oluyor şimdi. Hoş geldin rüzgar.. Bu defa çok az
zamanımız kaldı evet bu defa yeşeriyor sen de görebiliyorsun…
18 Kasım 2015 Çarşamba
15 Kasım 2015 Pazar
not
Yeni açılan defterde seni karşılayan bir not kağıdına
hızlıca yazılmış çiçek ismiyse,
küllerini un ufak etmek istersin satırlar arasında. Pencere pervazında ayaza ve
yıldızlara karşı ellerin soğuğa inat çay bardağına sarılır. O esnada sarılmak
istediğin her şey boşluktadır. Boşlukta ve belirsiz. İsimsiz ve uzak. Kan
gölüne çevrilir hayal kırıntıları. Anlamsızlık, izdüşümlerini bırakır bir
kıyıya. Tarih hangi coğrafyada nettir ki? Netlik, suskunluğun ahengindedir.
Yenilenir mi dersin her gün tekrar edilenler? Bir kadının bakışlarında gizlenir
günün ertelenişi. Kalp, ritmini geceyle yarıştırır. Zihnin odacıklarında yer
bulmaya çalışan sevimsiz duruşlar, teni kayboluşlarından ıraklaştırır mı?
Uzaklık, tanımlanamaz. Şimdi bir avcının en dikkatli anında
gölgeler çoğalıyor..
Yüksek korunumların kördüğümünde süreklilik baş gösterir.
Yeryüzündeki hiçbir nefes tanık değildir muamma sözlerin dokunaklı sitemlerine.
Geçerli olmayan saatler silinir duvarlardan. Masa ve sandalye en çok doluluğu
anlatır aslında. Ruhun bilinmez tabiatı sükunet ile yol ayrımındadır.
Halihazırdaki feryatlar yetemez, onaramaz. Göç başlar. Ağu yayılır renksiz
tenlerde zamanın kıyımlarından geçerek…
13 Kasım 2015 Cuma
9 Kasım 2015 Pazartesi
...
Sayfalar bekler yazılmayı bir yıldızın en parlak olduğu
vakit. Unutulmuş sözcükler kalemi özler. Mürekkebin donduğu anda kavramlar geri
dönüşümünü tamamlıyor. Sesli harfleri yutmadan özlüyorum. Noktalar aynı
şekilden kurtulmak ister. Bir köz, tozlanmış avizelerde nöbet tutar. Yanlış
telaffuzlar imgelere saygı duyar ve kendini düzeltir. Hikayeleştirilmiş
zamanlar, tezgahlardan evlerin çatılarına doğru gitmek ister. Sözleriyle
devleşen yüzler küçülüyor birden. Sıradanlığın çemberinde yer seçiyor kendine.
Kodlanmış tüm kareler, ağaçların dökülen kabuklarındadır. Zamanını bekler.
Ebediliğin mayhoşluğundan geçmek ister ince ruhlar. Bir meşale gökyüzünü işaret
eder. Adımlar, kalıcı olmak ister. Risk altındadır uykusuz kalınan günler.
Değişir yöntemler, merdivenler saklar tutanakları.
5 Kasım 2015 Perşembe
heceleme
İnce tüller yer bulur kendine belirli belirsiz çizgilerde.
Soyut bir söylem rüzgarı çağırır saatin tiktaklarında. Bir duruşun en manidar
hamlesi kuruyan boyalara eşlik eder. Gün, zamanla buluşmaya hazırlanır.
Kanıksanan, gözlerdir. Biraz da hırçınlığın akıbetinin öyküsünü kurarlar. Güneş
seslenir doğaya bilindik heceleriyle. Doğa yeniden var eder kendini. Çiçekler
kapılarda bekler sonu getirilemeyen adım seslerinde. Unutuluş ve geri getiriliş
meydan okur tüm kavramlara. Üşümeye başlayan bir karalama belirir defterlerde.
Zihnin mahzenleri simgeler diyarına uzanır ki hangi güneş sarmalar
yalnızlıkları… Azaltılmış istekler ve rengi değişen gülümseyişler parmaklarını
yüzeye çıkarır. Esmer yüreği koruma altına alınmıştır sesi boğumlanan yüzün.
Bir kayanın üzerindedir hikayeleri, elleri göğe doğru uzanırken…
4 Kasım 2015 Çarşamba
2 Kasım 2015 Pazartesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)