‘’…Gözleri
buğulanıyor,elleri titriyor artık,veda vakti geliyor.O zaman başlangıç töreni
gerçekleşiyor:Yaşlı çömlekçi genç çömlekçiye çıkardığı en iyi işi
sunuyor.Kuzeydoğu Amerika yerlileri arasında gelenek böyle emrediyor;giden
sanatçı ustalık eserini başlayan sanatçıya teslim ediyor.Ve genç çömlekçi bu
mükemmel küpü izlemek ya da örnek almak için saklamıyor,onu yere vuruyor,bin
parçaya ayırıyor,sonra parçaları toplayıp kendi kiline katıyor.
…Bir sığınak mı bir
ana karnı mı?Yağmurdan boğulacak,soğuktan donacak,rüzgardan ikiye ayrılacak
gibi olduğunda seni saklayacak gizli bir köşe mi?Önümüzde harika bir geçmiş mi
var?Rüzgara tutkun denizciler için bellek,yola çıkılacak bir limandır.
…Ütücünün derisi
dümdüzdür.Kırık şemsiye tamircisi uzun ve sivri kafalıdır.Tavuk satıcısı
tüyleri yolunmuş bir tavuğa benzer.Engizisyoncunun gözleri şeytanca
parlar.Tefecinin gözkapakları arasında iki bozuk para durur.Saatçinin bıyıkları
saati gösterir.Kapıcının elinde anahtar vardır,parmak yerine.Gardiyanın yüzü
hapishane kaçkını gibidir,psikiyatrınki deli.Avcı,izini sürdüğü hayvana
dönüşür.Zaman,aşıkları ikiz kardeşlere benzetir.Köpek kendisini gezdiren adamı
gezdirir.İşkence işkencecinin düşlerine işkence eder.Aynadaki mecazla
karşılaşan şair kaçar.’’(-Eduardo Galeano/Yürüyen Kelimeler-)
Eskimeyen zamanların eskimeyen kareleri..Renk değiştiren
tenler ve değişime uğrayan bakışaltı incelikleri.Bakangör’ler miydik zamanın
bölünmüş hücrelerinde?Tasvirinde ulamalar yerinden edilirdi belirsizliklere
inat.Uzak bir dağ köyünde unutulmuş yüzlerin soru sormaktan vazgeçişlerindeydi
suskunluklarımızın anlamı.Yenilendikçe zamana meydan okuyan yüzler..İnce ince
örülmüş el emeklerinde suskunluk izlerini taşırdı,her bir düğümde dakikalara
serüvenler yazılırdı.Her işlemede yeni anılar eklenirdi belki sonradan
unutulacağını bile bile.
Anılar biriktirilirdi defterlerde,kenarlarına güzelim
fotoğraflar yapıştırılır ve ismi yazılan kişi özel hissederdi kendini. Çünkü
kendi için özel bir sayfa ayrılmıştı bilirdi o insan için ne kadar önemli olduğunu.Bildiği en güzel cümleleri
yazardı en güzel yazısıyla..Şimdi ben açıp bakıyorum annemin çok önceden
sakladığı bu deftere ve siyah beyaz fotoğraflara,baktıkça zamanı geriye alıp
olanca gücümle düşünmeye başlıyorum..Ve ben de o zamanlarda yaşamış olmayı istiyorum
belki içten içe…
‘siz daha bitmediniz
mi?’
"şu var ki yakınmaz,sızlanmaz da.
YanıtlaSilcoğrafyası geniştir ne de olsa
çakıltaşları gibi de yerini sever.
bütün erkçiler gibi.
en sevdiği söz:
pante rhei*
*her şey akıyor."
her şey akıyor bizimle beraber..
SilÇok güzel..
YanıtlaSilgüzelliğe eştir gülüşlerimiz..
SilAnne denildiğinde bir burukluk oluyor içimde. Böyle hani gözlerin silinmesi vardır ya her şeyi silüet olarak hatırlamak vardır. Kokusunu bile hatırlamamak. Bi de şey var, annemin nefes alış verişi uyurken hep huzur verirdi, bilirdim ki o geziniyor hala ayakta, uykumda çokça kabus gördüğümden ben uyuyana kadar uyanık kalsın isterdim, yatacağım diye verirdi sinyali hemen yatağıma koşardım. Nefes alıp verişini duyarkende sızardım.
YanıtlaSilNedense parmaklarım bunları yazmak istedi.
Emeğine,özenli paylaşımına o cümlelerine sağlık :)
Parmakların ne kadar da içten,samimi yazmış..
SilAynı hislerde buluşmak bu olsa gerek..
Duyumsanabildiysem ne güzel..teşekkür ederim özenle:)
elsaa , harika bu..
YanıtlaSilTam dediğin gibi anıların üst üste biriktirildiği bir defteri var benim annemin de, hep atmak isteyip kıyamadığı ayda yılda bir okumamdan yasaklı bölgeye giriş yapmışım gibi rahatsız olduğu. Yıllar öncesinden kalan benim yaşımda onun yaşadıklarını yazan. Şimdi tekrar bir hatırladım bunları yazını okuyunca, tekrar bir içim burkuldu.
YanıtlaSil