26 Mayıs 2013 Pazar

annem..


‘’…Gözleri buğulanıyor,elleri titriyor artık,veda vakti geliyor.O zaman başlangıç töreni gerçekleşiyor:Yaşlı çömlekçi genç çömlekçiye çıkardığı en iyi işi sunuyor.Kuzeydoğu Amerika yerlileri arasında gelenek böyle emrediyor;giden sanatçı ustalık eserini başlayan sanatçıya teslim ediyor.Ve genç çömlekçi bu mükemmel küpü izlemek ya da örnek almak için saklamıyor,onu yere vuruyor,bin parçaya ayırıyor,sonra parçaları toplayıp kendi kiline katıyor.

…Bir sığınak mı bir ana karnı mı?Yağmurdan boğulacak,soğuktan donacak,rüzgardan ikiye ayrılacak gibi olduğunda seni saklayacak gizli bir köşe mi?Önümüzde harika bir geçmiş mi var?Rüzgara tutkun denizciler için bellek,yola çıkılacak bir limandır.


…Ütücünün derisi dümdüzdür.Kırık şemsiye tamircisi uzun ve sivri kafalıdır.Tavuk satıcısı tüyleri yolunmuş bir tavuğa benzer.Engizisyoncunun gözleri şeytanca parlar.Tefecinin gözkapakları arasında iki bozuk para durur.Saatçinin bıyıkları saati gösterir.Kapıcının elinde anahtar vardır,parmak yerine.Gardiyanın yüzü hapishane kaçkını gibidir,psikiyatrınki deli.Avcı,izini sürdüğü hayvana dönüşür.Zaman,aşıkları ikiz kardeşlere benzetir.Köpek kendisini gezdiren adamı gezdirir.İşkence işkencecinin düşlerine işkence eder.Aynadaki mecazla karşılaşan şair kaçar.’’(-Eduardo Galeano/Yürüyen Kelimeler-)

Eskimeyen zamanların eskimeyen kareleri..Renk değiştiren tenler ve değişime uğrayan bakışaltı incelikleri.Bakangör’ler miydik zamanın bölünmüş hücrelerinde?Tasvirinde ulamalar yerinden edilirdi belirsizliklere inat.Uzak bir dağ köyünde unutulmuş yüzlerin soru sormaktan vazgeçişlerindeydi suskunluklarımızın anlamı.Yenilendikçe zamana meydan okuyan yüzler..İnce ince örülmüş el emeklerinde suskunluk izlerini taşırdı,her bir düğümde dakikalara serüvenler yazılırdı.Her işlemede yeni anılar eklenirdi belki sonradan unutulacağını bile bile.


Anılar biriktirilirdi defterlerde,kenarlarına güzelim fotoğraflar yapıştırılır ve ismi yazılan kişi özel hissederdi kendini. Çünkü kendi için özel bir sayfa ayrılmıştı bilirdi o insan için ne kadar  önemli olduğunu.Bildiği en güzel cümleleri yazardı en güzel yazısıyla..Şimdi ben açıp bakıyorum annemin çok önceden sakladığı bu deftere ve siyah beyaz fotoğraflara,baktıkça zamanı geriye alıp olanca gücümle düşünmeye başlıyorum..Ve ben de o zamanlarda yaşamış olmayı istiyorum belki içten içe…


siz daha bitmediniz mi?’

8 yorum:

  1. "şu var ki yakınmaz,sızlanmaz da.
    coğrafyası geniştir ne de olsa
    çakıltaşları gibi de yerini sever.
    bütün erkçiler gibi.
    en sevdiği söz:
    pante rhei*
    *her şey akıyor."

    YanıtlaSil
  2. Anne denildiğinde bir burukluk oluyor içimde. Böyle hani gözlerin silinmesi vardır ya her şeyi silüet olarak hatırlamak vardır. Kokusunu bile hatırlamamak. Bi de şey var, annemin nefes alış verişi uyurken hep huzur verirdi, bilirdim ki o geziniyor hala ayakta, uykumda çokça kabus gördüğümden ben uyuyana kadar uyanık kalsın isterdim, yatacağım diye verirdi sinyali hemen yatağıma koşardım. Nefes alıp verişini duyarkende sızardım.

    Nedense parmaklarım bunları yazmak istedi.

    Emeğine,özenli paylaşımına o cümlelerine sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Parmakların ne kadar da içten,samimi yazmış..
      Aynı hislerde buluşmak bu olsa gerek..

      Duyumsanabildiysem ne güzel..teşekkür ederim özenle:)

      Sil
  3. Tam dediğin gibi anıların üst üste biriktirildiği bir defteri var benim annemin de, hep atmak isteyip kıyamadığı ayda yılda bir okumamdan yasaklı bölgeye giriş yapmışım gibi rahatsız olduğu. Yıllar öncesinden kalan benim yaşımda onun yaşadıklarını yazan. Şimdi tekrar bir hatırladım bunları yazını okuyunca, tekrar bir içim burkuldu.

    YanıtlaSil

.

Ad

E-posta *

Mesaj *