19 Ağustos 2013 Pazartesi

adam




Uyuşturulmuş sanrılarını örtbas ediyordu adam yarım kalmış bardaklarını toplarken salaş masadan. Saçlarına düşen her beyazdan karalar giydiriyordu ürkek bakışlarına .. Kırgın zamanlarını yediriyordu en vahşi canlıya. Bu canlı yedikçe doymuyordu. Ki bitmiyordu bu zamanlar. Günlerin kayganlığına hapsettiği istemlerini gönderiyordu adsız gömülere. Çamura bulandıkça ayakları , batıyordu adam . Battıkça yenileniyordu tüm heybetiyle. Ayyuka çıkaramadığı gözleyişleri göz kırpıyordu naçar resimlerinden.


Adam yürüdü, görüldü. Yeni yerlerde izler bıraktı. Karanlığın karartamadığı düşlerinin ardından yürümeye dahi korkuyordu. Öyle ki kendi cüssesinden korkmaya başladı adam . Adam … Yanılsayan her bir düşlemin edilgen öznesi… Adam … Nabzını yokladığı tüm anıları her an karşısına dikiliyordu şimdi. Kaçtıkça boğuluyordu zamanın en yitik hücresinde ..





5 yorum:

.

Ad

E-posta *

Mesaj *