4 Haziran 2014 Çarşamba

Bahçe serinlikleri avutur mu bilmem beyaza boyanmış yüzlerimizi. Yerlerden süpürülen izmaritler sinmiştir pürtelaş adımlarımıza. Ayaklarımızda izler bırakır. Yeşilin her bir tonu gözlerimizi doldurur un ufak olmuş satırlarımızda. Özlediğimiz her şeyin yakasını bıraktık artık. Yıllanmış bir ceviz ağacının altından küllenmiş farkındalıklarımızı çıkardık. Bukleli saçlarımız erkenden dalgasını bırakırken kendini yer çekimine doğru , adımlarımız da geri geri gitmeye başladı…

‘’ Çıkıp günlerce yağmurlara duracağım
Aksın üstümden bulutların buğulu türküsü.
Ne bir çatı pervazı ne bir kapı kirişi
Öldürdü bütün duygularımı evlerin uzun sürgünü
Sonsuz karlara duracağım lekesiz rüzgarlara
Ucu dağlara dağlara varan yollara
İşlesin iliklerimize uzakların büyülü çağrısı
Göçmen kuşlar gibi ömürler alıp yolculuklardan
Kanatlarımda ayrılığın ve kavuşmanın ebruli yükü
Dem çekerek derin gün batımları evlere karşı

Camlarda olacak bütün tutsakları kentin
Herkes bir çocuğu boğarak kendi içinde
Her gün biraz daha yerinde
Saksılar, tablolar,yalan ilişkiler
Bastırıp alkol kokuları ve hüzün şarkılarıyla
Ölü bir mutluluğun güne vurmuş tortusunu
Yaşamak üzerine sorular soracaklar
Bir şehrayin gibi geçerken ben başlarının üzerinden
Vermiş bütün renklerimi güneşe ve rüzgara
Yüzüm yaşadıklarımdan ipi kopmuş bir uçutma
Uzun yağmurlar altında ıslana ıslana
Varıp en kırılgan yerlerine konacağım.

Bir masal söylene söylene ocak başlarında
Zamanın küllenen yüreğinde duracağım.’’ - ş . e . -




2 yorum:

  1. sen ne güzel şeyler yazıyorsun öyle :) tarzını çok seviyorum çoğu şeyi anlamasamda :)

    YanıtlaSil

.

Ad

E-posta *

Mesaj *