‘’Sanatçı, sanat
yapıtları gerçekleştirmek için yaşıyor. Herkes üzerine düşen görevle yaşıyor,
bir görevin parçalarıyla ve eşitsizliği algılıyor, birbirine gıpta ediyor.
Oysa, her insan , yaşamının anlamını kavrayıp, buna göre yaşamalı. Bu
doğrultuda herkesin hakkı var ve herkes eşit haklara sahip: Sanatçı, işçi,
papaz, köylü, çocuk, köpek, erkek ve kadın.
Yaşamın anlamını
keşfedemezsek, onu-bunu kurcalamaya başlayıp sorunlar yaratırız. Bu sorunlar, yaşamın
anlamını kavrarsak, hiçbir zaman ortaya çıkmayacak. Benim görüşüm bu.
Başlangıçta, her şey
yerli yerinde. Uygarlığımızın içine düştüğü çıkmaz, bu orantısızlıktan
kaynaklanıyor. İki kavram uyumsuzluk içinde: Maddesel ve ussal gelişim.
Bu, insanın kendisini doğaya ve diğer insanlara karşı korumaya karar vermesiyle
başlamış. Toplumumuz, bu yanlış temel üzerine kurulu. İnsanlar birbirleriyle
bir sevgi, dostluk, düşünce alışverişi dürtüsüyle ilişki kurmuyor, tabii
yaşamını sürdürebilmek için. Ama, ben insanın başka türlü de yaşamını
sürdürebileceğine inanıyorum: İnsan olduğu için, hayvan olmadığı için.
Eski toplumlarda,
insanların doğa ile uyum içinde yaşadığı ve akıl almaz sonuçlar elde ettiği
toplumların yaşadığını biliyoruz. Örneğin Sanskrit yazılarında uygarlıkları
saptanan Doğu kültürleri ussal ve nesnel yaşama arasında bir uyum sağlamayı
başarmıştır. Bu kültürlerden kalan belgeler, uygarlığın eski çağlarda doğru
yönde gelişebildiğini göstermektedir. Bu uygarlıkların neden ortadan kalktığı sorusu
yöneltilebilir. Başka kültürlerin oluşması, onlara düşmanlık beslemesi ve
gelişmelerini engellemesi onları yok etmiş olabilir. Bilmiyoruz. Ne olursa
olsun , insanın yeryüzüne düşünsel açıdan kendi kendini inşa etmek için
geldiğini, içindeki ‘ kötülüğü’ yenmesi gerektiğini, bencillikten kaynaklanan ‘
kötülük’ dediğimiz duyguyu yenmesi gerektiğini kavramak zorundadır. Bencillik,
insanın kendi kendini sevmediğinin belirtisidir., kendi kendini kavramadığının
ve sevgi kavramını yanlış anladığının kanıtıdır. Tüm kavram ve olguların
deformasyonu burada yatar.
Bilim dünyamızın
budalalığı, yanılgısı ve giderek artan olumsuz sonuçları, kadının gerektiği
anda dümene geçmemiş olmasından değildir. Bu olumsuz sonucun nedeni, insanlığın
düşünce düzeyinin gereken yüksekliğe ulaşamamış olmasındandır. ‘’
-Tarkovski-
Tezer Özlü- Yeryüzüne Dayanabilmek İçin kitabından
-s.128-129-
İçinde olan kötülüğü yenmek işte bu zaman alır. Ki insan bencil olmadığını söylerken bile bencildir...
YanıtlaSilKötülüğü yenmek uzun zaman aldığı için birçok olumsuzlukla karşılaşıyoruz. Hatta yenmek şöyle dursun çoğu insan bunu normal karşılamakta.
SilHer insan biraz bencildir..
Tarkkovski burada cok hakli. Ama kadinin dunyasini erkege bagimli gördüğü görüşü biraz dar gelmisti bana :)
YanıtlaSilEvet en çok beğendiğim açıklama kısmı buydu
Silbelirttiğin düşünceye ben de katılmıyorum mavi :)