‘’ defolu gençliğinin
ucuz pavyonlarında,
‘git başımdan’ mı
sandın hayatı.
günde sekiz litre
alkol vermesi için doktorun,
şizofren olmalı
ilkin.’’-ö.d.-
-
Hadi gel,
kahvelerimizi aldım. Bir de dumanlaşan acılarımızı.
Üzerinde hayvan figürleri olan çakmaklarımız var bizim. Bir
de ısıtıp ısıtıp yemekten doymadığımız darbelerimiz. Yılların peşi sıra
getirdiği ironiydi. Acılarımızdan kaçarken biz, yeni mizansenlerde yeni roller
buluyorduk. Damıtılmış biraz da kafası kıyak.
Gel şimdi usulca yanıma otur. Sürekli yıprandığından
yakındığın saçlarını getir şimdi avuçlarıma. Oysa saçların gayet güzel.
Yüreğimizi yıprattılar be güzelim. Yüreğimizi boğum boğum boğazladılar. Nefesi
çıkmıyor artık.
Kaybolan an’ların izbe sokaklarından papatyalar topladım
sana. Bilirim çok seversin papatyaları. Onlar da simetriği alaşağı edilmiş
düşler biriktiriyor farkında olmadan.
Masamıza eşlik eden dizeleri avutuyorum şimdi. Onlara da iyi
bakıyorum sana ne kadar iyi bakabildiysem.
Gökkuşağına sarıp sarmalanmak istiyoruz. Bizi en iyi
tanımlayan rengarenk çizgilerdi. O renklerle papatyaları birleştirip yeni yeni
taçlar yapıyoruz. Hiçbir zaman unutmadığımızı hatırlıyoruz. Yarım kalan her şey
zihnimizde kendini tamamlıyor. Biraz hayali biraz gerçek.
Duvarlarımızı yok ediyoruz. – gördün mü? – Ve hiçbir zaman
alışamadığımız zincirleri….
- Kahveyi yine yarım bıraktım.
Gökkuşağı'nın hangi renklerini seçtin kendine
YanıtlaSiltüm renklerini seçtim, ayrım yapmadan
YanıtlaSilruhuna sağlık...
YanıtlaSil