Şiirleri 1925-1946 yılları arasında çeşitli engellemelerle
karşılaştı. Daha sonra ise aşırı kötümser, erotik, mistik, Rus halkına ve
siyasete karşı duyarsız olduğu gerekçesiyle ‘burjuvalık’la ve ‘bireycilik’le
suçlanarak yasaklandı, Sovyet Yazarlar Birliği’nden çıkarıldı, var olan
kitapları yok edildi. Şiirleri üzerinde baskı, engelleme ve yasaklamalar 1953
yılında Stalin’in ölümüne kadar sürdü. Bu süre içinde edebiyat eleştirisi,
Puşkin üzerine incelemeler, Victor Hugo, Rabindranath Tagore, Giacomo Leopardi,
ve çeşitli Ermeni ve Koreli şairlerden çeviri ve incelemeler yayınladı. 1964’te
Etna Taormina Şiir Ödülü’ne değer görülen Anna Ahmatova’ya, 1965’te Oxford
Üniversitesi Onursal Edebiyat Doktoru unvanı verilmiştir. Kısa, lirik,
içten konuşma tarzında, Rus halk şarkılarının esintilerini taşıyan şiirleri,
içerdiği duyguyu okuyanın iliklerine dek duyumsatan, bireysel ve toplumsal
insanlık durumlarını içe dönük kırılgan bir derinlik ve incelikle, mistik
çağrışımlarla dile getirir.
'' Yarın sabah bu akşam
sevinçle aydınlanır, durulur.
Güzel, çok güzel bu yaşam,
Bilge ol yüreğim , n'olur..
Yüreğim alabildiğine yorgunsun.
Duyuyorum ağır ve sessiz vurulduğunu....
Ben okudum, biliyor musun,
Ruhların ölümsüz olduğunu''-s.11
ba-yıl-dım :)
YanıtlaSilNe kadar engellemelerle karşılaşsa da yıllar, baskılar güzel şeylerin değerini düşüremiyor. Halk unutmuyor...
YanıtlaSilNe zordur dünyada yazar olmak... Ne çok kez siyasilerce dışlanmışlar. Sanırım yazmanın kalıcılığı korkutuyor suça en yakın olanları.
YanıtlaSilBu blogdan kitap kokusunu, şiir kokusunu doyasıya aldım...Sizi de kahveye beklerim :)
YanıtlaSilHarika bir paylaşım...
YanıtlaSil