26 Mart 2016 Cumartesi

tekil2


Rüzgarın uğultusu camları kırar. İsimlerdeki iyelik ekini atınca rahatlayan ruh bağımsızlığına ulaşır. Uzun süredir özlenen türden. Hür zamanların keskinliği sarar ağaçların gövdelerini. Tekil düşünür artık zihin. Çoklu zamanların tekil düşlemleri… Güneşi yudumlamak, suya yalnız bakabilmek.. Saklanan ezgiler gün yüzüne çıkar. Alışkanlıkların zincirleri paslanır , gece tekildir artık meçhul yok oluşlarda. Tükenişler kapılarda bekler. Susmak ne de güzeldir. Sustukça güzelleşebilmek.. Ve rüyalar hatırlanmaz olur artık. Umutkesiciler yok olun şimdi, gece konuşmaya başladı, nehirler ağladı,  bulut kucak açtı yalnızlığıma. Yalnızlaştıkça yenileniyor ruh, hangi kehanetin yüzüdür  topraklara rengini veren ? yıllanmış kurumuş çiçekler sahici gölgeler üretirken yapaylığınız bel büküyor, bilekleri kırıyor , yüzleri soluklaştırıyor. Yalnızca güneş sessizce bekler. Memnundur halinden kulağına fısıldar umutları.. Güneş, güne, gün, ün, n….


''İhraç fazlası düşler, yakalanamayan ömürler. 

Gelirler, görürler, bilirler, bilmezlikten gelirler. 

Daha fazla güç için sevemeden ölürler. 
Dalkavuklar var niçin? her şey onlar için. 

Utanmadan haberlerde böyle sırıtırlar. 
Söyle yalan mı söyle, geçmedi mi ömür senle böyle? 
Tamam olursun, mutlu olursun, suçlu bulursun kendine. 
Sonra gelince kırkına, birden varırsın farkına.''







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

.

Ad

E-posta *

Mesaj *