28 Aralık 2016 Çarşamba

bir dokunuş..

Mum ışığında gölgelenen algılayışlar keman sesiyle , uzakta kalanlara ezgiler sunar. Duvarda gölgesi beliren yüz, sayfada kurşun kalemin bıraktığı izler avuçlarımdan akıp gidiyor geceye doğru. Sızlanmaların arkasında gizlenen aldanışlar bir göletin içinde dalgalar biriktiriyor. Halkalar genişledikçe , kuşların sesini duyuyorum parmaklarımı kenetlediğim anda. Bir yok oluşun hikayesine konuk oluyor gözlerim… Işıkla bütünleştiriyorum seçtiğim kelimeleri.. Yüzünde beliren ‘belirsizlikle’ akıbetini belirliyor tırnaklarında biriktirdikleriyle.. 

Bir ışık hüzmesidir bana tüm zamanlarımı çağrıştıran.. Kaleme dokunmayı, aralıksız yazmayı özlediğimi fark ediyorum. Günlük raporlara sığdırılmayan dakikalar çağırıyor benliğimi. Kıvamını yakalamaya çalşırken hayatın , kokular çağrıştırıyor bana toparlamaya çalıştığım zamanlarımı. Yağmurun sesine odaklanıyorum anlamsal çağrışımları o kadar çok ki .. Alt edilmeyi bekleyen hırs, kin ve nefreti yok etmek istiyorum tüm yeryüzünden silmek… ‘ İnsan doğarız fakat insan kalır mıyız ? ‘ diye bir soru yöneltiyor dinlediğimiz eğitim uzmanı. Tüm gözler ona çevriliyor bir anda.. Düşünüyoruz bir müddet.. Düşündükçe, alkışlıyor ruhumuz bizi. Oysa terk edilmiş bir masada bırakmıştı hislerini az önce. Birden toparlanıverdi, toparlandık. Siyah beyaz bir resmin içinde, bir günlüğüne de olsa rutinin dışına çıkmak istiyordu zihinlerimiz. Bizden ‘ başkalarının ‘ da olduğunun ayırdına varmak ve bunu her gün anımsayabilmek adına bilemeliydik ellerimizi.. Ellerimiz dokundukça başka hayatlara, çoğalacaktı; çoğalacaktık… Onları anlayabilmek adına kapıları açıyorduk, açmalıydık… Kış mevsiminin soğuk renginde sıcak gülümseyişler eklemeliydik bir nebze de olsa…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

.

Ad

E-posta *

Mesaj *