31 Mayıs 2013 Cuma

  ‘’Yabancılaşmanın tek panzehiri,yabancılaşmanın devam ettirilmesidir..’’Yabancılaşmaya karşı sığınılacak bir ideoloji,hayal,fantezi alanı kurmaktan,aidiyet,kimlik politikalarına sarılmaktan kurtulmanın tek yolu bu..Üretim güçlerinden,maddeden kopmuş biricik sınıf burjuva güruhu değil artık.Kölelerin efendilerini devirmek için elleri yok;burada söz konusu olan ‘yanlış bilinç’gibi arkaik kavramlar da değil;daha çok bir toplu simgesel bombardıman hali…Bedene bağlı olmayan ellerin(o ellerin nereye bağlı olduklarını kimse kestiremiyor artık)otomatik olarak ne ürettiklerini kimse kestiremiyor.Çünkü bir zamanlar irade dediğimiz,faili belli olan sembolik eylem biçiminin yerini,sembolizmin kıskıvrak yakaladığı bilinç,cortexte toplanan bir aşırı bilinçlenme ,sarmalanma,hapsolma,yalnızca dille kurulabilen bir kişilik örgütlenmesi,dilin var olmayı göze alamayan ve asla bünyeye,içimize,kendimize mal edemediğimiz bir ‘ifade etme’çılgınlığı almış durumda.Dil öncesine ait sessizlikle dil arasındaki,metayla üretim güçleri arasındaki mesafe o kadar az hatta yok olmuş durumdaki kimse ne toplumsal varlığıyla kendi ruhu ne de satın aldığı ya da ürettiği masayla sıradan bir ağaç arasında herhangi bir ilişki kuramıyor.Ama daha da korkuncu tüm bu bombardımanın imgesel olana,dürtüsel tarafımıza,dil öncesine,işitmeye ve temasa dayanan hayatımıza,emmeye,ısırmaya ve yok etmeye dayanan karanlık geçmişimize yönelik olarak,yine dürtüsel bir yasaya,kapitalizmin dürtüsüne göre ayarlanmış olması.Öylesine tuhaf ki:dilsizlik kendini bir dil olarak,imgesel olan kendini kusursuz bir sembol olarak dayatıyor ve başarılı oluyor.Dolayısıyla dil bu ikiye katlanmış gücüyle yepyeni bir psikoz alanı açmış durumda:gösterenine dokunamayan gösterilenler,kendine dokunamayan söz,bedenin farkında olmayan zihin,duygularına dokunamayan duygular,maddesine dokunamayan işçiler..Kısacası toplum bir uyuşma hali ama sonucu yıkıma varan,zaten ancak bu şekilde kendinin farkına varabilecek bir şiddet kültürü bu.’’-b.d.-

4 yorum:

  1. "-hayatın neşesi nereden geliyorsa yüzümüzü oraya çevirmeye- devam ediyor oluşumuz yaşamak fiilinin ağırlığını azaltmıyor.
    geçtiğimiz günlerde bana pavese’nin sözlerini anımsatan evsizi bu gece yine gördüm.
    aynı sokak lambasının ardında,bu sefer yanında iki köpek var.
    uyuyorlar.
    bu bana bir tabloyu hatırlatıyor resmedenin hayatta olmadığı.
    tabloda bir evsiz,iki köpek,kaldırım ve bir sokak lambası var.
    peki ben neredeyim?
    ya da o?
    ölüm,geri dönüşü mümkün olmayan bir fırça darbesi gibi bütün renklerin üstünü örtüyor. yeni bir tuval yok.
    bunu sevmiyorum."

    YanıtlaSil
  2. Sözlerine o kadar hak veriyorum ki söylediklerinin üzerine ekleyecek tek bir kelime dahi bulamıyorum.. Yine derin düşüncelere dalmama sebep oldun :)

    YanıtlaSil
  3. Bilinçli bir şekilde bilinçsizleşiyoruz. Olan bütün varsayım bu. Sonuçlar da bir nevi başlangıçtaki gibi kendine yönelik zıtlıkları çekiyor. Üzücü Elsa şu an ki duruma baktığımızda her şey de olduğu gibi diyalektik bir sonuç çıkıyor. Her şey sonlandığında ise düzeltmek için çok geç kalmış olacağız.

    YanıtlaSil
  4. bak bu konu en ilgimi çekenlerden.
    b.d. kim yaaa.
    :)

    YanıtlaSil

.

Ad

E-posta *

Mesaj *