''Tüm varlığım benim, karanlık bir ayettir
seni, kendinde
tekrarlayarak
çiçeklenmenin ve
yeşermenin sonsuz seherine götürecek.
Ben bu ayette
seni ah çektim, ah
ben bu ayette
seni
ağaca ve suya ve
ateşe aşıladım.
Yaşam belki
uzun bir caddedir,
her gün filesiyle bir kadının geçtiği,
yaşam belki
bir urgandır, bir
adamın daldan kendini astığı,
yaşam belki
okuldan dönen bir çocuktur,
yaşam belki, iki
sevişme arası rehavetinde yakılan bir sigaradır,
ya da birinin
şaşkınca yoldan geçişi,
şapkasını kaldırarak,
başka bir yoldan
geçene anlamsız gülümsemeyle “günaydın” diyen.
Yaşam belki de o
tıkalı andır,
benim bakışımın
senin buğulu gözlerinde kendini paramparça yıktığı
ve bir duyumsama
var bunda
benim ay ve
karanlığın algısıyla birleştireceğim.
Yalnızlık
boyutlarındaki bir odada,
aşk
boyutlarındaki yüreğim,
kendi
mutluluğunun sade bahanelerini seyreder,
saksıda
çiçeklerin güzelim yok oluşunu
ve senin
bahçemize diktiğin fidanı
ve bir pencere
boyutlarında öten
kanarya
ötüşlerini.
Ah..
Budur benim payıma
düşen,
budur benim
payıma düşen,
benim payıma
düşen,
bir perde
asılmasının benden aldığı gökyüzüdür,
benim payıma
düşen, terk edilmiş merdivenlerden inmektir
ve ulaşmaktır bir
şeylere çürüyüşte ve gurbette,
benim payıma
düşen anılar bahçesinde hüzünlü bir gezintidir.
Ve "ellerini
seviyorum"
diyen
sesin hüznünde
ölmektir.
Ellerimi bahçeye
dikiyorum,
yeşereceğim,
biliyorum, biliyorum, biliyorum
ve kırlangıçlar
mürekkepli parmaklarımın çukurunda
yumurtlayacaklar.
Küpeler takacağım
kulaklarıma
ikiz iki kirazdan
ve tırnaklarımı
papatya çiçeği yapraklarıyla süsleyeceğim.
Bir sokak var
orada,
aynı karışık
saçları, ince boyunları ve sıska bacaklarıyla
küçük bir kızın
masum gülüşlerini düşünüyorlar
bir gece rüzgarın
bizi alıp götürdüğü.
Bir sokak var
benim yüreğimin
çocukluk
mahallesinden çaldığı,
zaman çizgisinde
bir oylumun yolculuğu
ve bir oylumla
gebe bırakmak bir zamanın kuru çizgisini
bilinçli bir
simgenin oylumu
aynanın
konukluğundan dönen.
Ve böylecedir,
birisi ölür
ve birisi yaşar.
Hiçbir avcı,
çukura dökülen
hor bir arkta inci avlamayacaktır.
Ben hüzünlü küçük bir periyi biliyorum
okyanusta yaşayan
ve yüreğini tahta
bir kavalda
usul usul çalan
küçük hüzünlü bir
peri
geceleri bir
öpücükle ölen
ve sabahları bir
öpücükle yeniden doğacak olan...''
Furuğ Ferruhzad
( 1935 - 1968 )
( 1935 - 1968 )
ferruhzad ı çok severim:)
YanıtlaSilben de seni severim:)
Silcok severım ıste bu..okumalara doymam..
YanıtlaSil