Julia, gözlerindeki esmer hüznü bırak artık!
Yüreğindeki serzenişlere akıl sır erdiremem ben.
Kapıyı kapatıp otur yanı başıma, yalnız hüznünü getirme.
Bırak loş ışıklı odalarda kalsın.
Duvardaki resmi sana her defasında ilk kez söylüyormuş gibi
heyecanla anlatan yüzü göm artık gittiği karanlığa. Varsın kendi karanlığında
boğulsun. İnce kelimeler gelir gözlerinde otururdu. Ardına bakmadan kapattığın
kapılara dönme bir daha. Yıllar öncesinden gönderilmiş mektubu sana heyecanla
gösteren yüzü unut, unut!
Dilin uyuşmuştu
yüksek sesle okurken o sayfaları. İçinde biraz kıskançlık biraz da şaşkınlık …
Ne desen olmazdı. Yüzünde hafif bir tebessüm belirmişti hatırladın mı?
Düşünmüştün nasıl bir duygudur ki böyle içten yazılabilirmiş diye. Heyecanla,
kalan diğer sayfaları bir dahaki görüşmede okutacağını söylüyordu oysa. Unutmaya çalıştın, bir rüyadan ibaret
yalanına soyundun. En iyisi buydu işte.
Ah Julia!
Üst kattaki komşuların bağrışmalarında dahi ürperirdi bedenin. Parmaklarınla hayali
resimler çizerdin. Umursamazlığın, kabuklanmaya başlamış derinde izler
taşıyordu yine de. Ben görebiliyorum bak işte kandırma artık kendini. Duygusal
içlenmelerini geride bırakalı çok oldu. Kendinle baş başa kalabilmeyi öğrendin.
Biraz da söz geçirebilseydin eğer ağudan kabarmış yüreğine .
julia yıyı çok sevdim :)
YanıtlaSilharikaa
onu hissedebilmen ne kadar güzel..
Sil