Yazılan kelimelerin
üstü çiziliyor şimdi yıllarca bekletilmiş, sararmış sayfalarda. Lal olan
dillerin hapsolduğu kör kuyular evvel zaman içinde masalsı bir nükteye dönüşür.
Sararmış sayfalar, fotoğraflar.. Neleri anlatır kim bilir günlerin
hissettirmeden çekip gidişinin ardından. İronik yaslar tutuyorum zamanın
durağanlaştığı izbe caddelerde. Çan sesleri duyuyorum uzaktan. Belki de
yakından. Anlamsız söz düelloları yok olun artık ! Bırakın peşimi.
Yazdıkça rimellerim
akıyor, sancılı zamanlarımın kılcal damarlarında yok oluyorlar. Göz kapaklarım
tanıktır zamansal alerjilere. Tarihin çetrefilli çağrışımları mühürlerini,
yiten gecelere sunuyor. Sunulan mühürler gizleniyor ‘’kulaklara hapsedilmişlere’’.
Sağırlaştırıyor beni beyhude çabalayışlar. Susturun kanayan sesleri. Kanadıkça
labirent oluyor tüm sesler damlaların gölgesinde.
Susuşlarım, geceden
arta kalan zamanlarımı doğuruyor. Bir ağaç yapraklarını döküyor yağmur ile
yıkanmış kaldırımlara. Yağmurun daha çok ‘kaybolmuş bedenlerin’ üzerine yağdığı
söylenir. Günlük raporlar, yapılan gözlemleri devre dışı bıraktı. Her gözlem,
yeni bir anlaşılmazlık getirdi. Hislerini, yeni ruhlar üzerinde deneyenlerin
akıbeti henüz bilinmiyor. Vurgulanan kelimeler geride bıraktıklarını arıyor
şimdi, anladı ki diğer kelimeler olmadan bir anlamı yoktu, bir kez daha.
Yağmur, sararan yapraklar, toprağın vazgeçilmez kokusu doluyor şimdi hüzünden
kangren olmuş odalara.
Zihnimi abluka altına
alan eğrileri, sığınaklara adıyorum şimdi. Mevsimler değiştikçe rengi değişen
gözlerimiz farkında sadece bunun. Zamanın rutubetli havası doluyor susturulmuş
benliklerin içine. Siyaha çalan gözler, donuklaşan mısralarda kaldı. Hala o
mısralardaki sesi dinliyor.- Donuk bakıyor oluşumuz bundandır-. Mısralarını
geceye armağan edenler , gündoğumlarında yok oldular. Gecelerin uzunluğu,
mısraların uzunluğu kadardır dedi uzaktan gelen yakındaki ses…..
donuklaşan mısralara benziyordu belki o yüzler,
YanıtlaSilzamanın grisinde belirmek istememişlerdi de yalnız biz belirsin diye uğraştık diyordu o ses..
Yağmur herkese aynı yağsa bile kişide bıraktığı ağırlık hep kaybolmuşlara daha fazla gelirdi. Bu kadar insan karmaşıklığında ruhlar bu ağırlığı kaldırmakta yoruldukları için yaşama boynu bükük devam etmek zorunda kalırlar ve gece Elsa iyi ki var.
YanıtlaSil