‘ dansçılara saldırmak istediğimi düşünüyorsan yanılıyorsun.
Ben onları savunuyorum. Dansçılara karşı tiksinti duyan ve onları karalamak
isteyen kimse her zaman aşılmaz bir engelle karşılaşır: onların dürüstlükleri.
Çünkü durmadan halkın karşısına çıkarak , kendini kusursuz olmaya mahkum eder
dansçı; o Faust gibi şeytanla sözleşme yapmadı. Sözleşmeyi melekle yaptı.
Yaşamını bir sanat yapıtına dönüştürmek istiyor ve bu işte melek ona yardım ediyor;
çünkü unutma ki bir sanattır dans! Kendi yaşamında bir sanat yapıtının
malzemesini görme saplantısında yaşar dansçının gerçek ruhu; ahlak konusunda
söylev çekmez, onu dansa dönüştürür! Yaşamın güzelliğiyle dünyayı
heyecanlandırmak , dünyanın gözünü kamaştırmak ister! Bir yontucunun yapmakta
olduğu heykele vurgun olması gibi, kendi yaşamına aşıktır dansçı! ‘-s.24-
‘’ peki nedir dünya? Yüzü olmayan sonsuzluk! Bir soyutlama,
bir soyut kavram.’-s.29-
‘ ahlak kurallarının zorbalığından kurtulmak ve bütün
erdemlerin en yücesi olan ağız sıkılığını korumak gerekir.’-s.33-
‘ her şey düzenlenmiş, ayarlanmış, yapay, her şey bir oyun,
hiçbir şey içten değil ya da başka bir deyişle , her şey sanat. Öyleyse:
geciktirimi, kesinsizliği uzatma sanatı, daha iyisi esrime, coşum durumunda olabildiğince uzun kalma
sanatı.-s.34-
‘ bir zaman parçasına biçimin damgasını vurmak, güzelliğin
ama aynı zamanda belleğin zorunluluğudur. Çünkü şekilsiz olan şey kavranılmaz,
bellekte tutulamaz.’-s.35-
‘YAVAŞLIK İLE ANIMSAMA HIZ İLE UNUTMA ARASINDA GİZLİ BİR
İLİŞKİ VARDIR… YAVAŞLIĞIN DERECESİ ANININ YOĞUNLUĞUYLA DOĞRU ORANTILIDIR; HIZIN
DERECESİ UNUTMANIN YOĞUNLUĞUYLA DOĞRU ORANTILIDIR.’-s. 36-
‘ ünün niteliğinin değişmiş olmasının herhalde birkaç
ayrıcalıklıdan başkasını pek ırgalamadığını söyleyebilirsiniz. Ama
yanılıyorsunuz. Çünkü ün yalnızca ünlü insanlarla ilgili değil herkesle ilgilidir.
Günümüzde, ünlü insanlar dergi sayfalarında, televizyon ekranlarında boy
gösteriyorlar, herkesin imgelemini istila ediyorlar. Ve herkes ancak düşlerinde
bile olsa, bir ünün ( meyhanelere giden Kral Vadav ’ın ününün değil, on yedinci
yer altı katındaki banyo teknesine gizlenmiş olan Prens Charles’ın ününün)
nesnesi olabilmeye can atıyor, akılları fikirleri böyle bir olasılıkta. Bu
olasılık herkesi gölge gibi izliyor ve hayatın niteliğini değiştiriyor; çünkü (
ve bu var oluş matematiğinin çok iyi bilinen bir başka tanımıdır) canlı
varlığın eline geçen her olanak, en az olası olanı bile, varlığı tepeden
tırnağa değiştirir.’- s. 38-
‘ çünkü aşk, tanım olarak, hak edilmemiş bir armağandır; hak
etmeden sevilmek, gerçek aşkın eksiksiz kanıtıdır.’-s.43-
‘ … insan dipte silah sesleri duyulur, yukarıya Azrail
dolaşırken ön sahnede acı çekerse
Yüce’dir Güncel Olay.’-s.52-
‘ … insanlar, bir insanın talihini, görünüşünün, yüzünün
güzellik ya da çirkinliğinin , boyunun durumunun , saçının olup olmamasının
belirlediğini düşünürler. Yanılgı.her şeyi saptayan sestir.2-s.57-
‘ çağımız hız iblisine teslim ediyor kendini ve bu nedenle
kolayca unutur. Oysa bu savı tersine çevirip şöyle söylemeyi yeğliyorum:
Çağımızda unutma arzusu bir saplantı haline gelmiştir, bu arzuyu tatmin etmek
için hız iblisine teslim olmuştur çağımız; kendi anımsamak istediğini bize
anlatmak için hızını artırır; çünkü kendinden tiksinmektedir; belleğin küçük
titrek alevini söndürmek istektedir.’-s.102-
daha bilmemek adlı kitabını okuyacağım ben de :)
YanıtlaSil