‘ çünkü içten duyulan şeyler hep
yanlış anlaşılır.’-s.40-
‘ çünkü, azlıkta kalanlar çok
olanlara nedense tepeden bakarlar.’-s.41-
‘.. burada seni sıkan halk, muhit
değil kendi mevkiindir; sen efendi olmak kabiliyetinde değilsin.. sen nizam,
bunun gibi kayıtlara tabi olmayacak kadar serserisin… muayyen bir daire,
muayyen bir ikametgah seni sıkar, sana her gün değişen bir yatak lazımdır.. ne
yazık ki bunları daha şimdi anlayabiliyorsun. Artık yapacağın, mukadderin olan
yaşayışa avdettir. Bunun içinde evvela başından melon şapkayı sırtından kolalı
gömleği çıkarmalı, siyah fanilanla tam bir uçarı olmalısın. Göreceksin ki
hayatın zevki değişikliktedir… ama öyle elbise değiştirir kadar basit
olanlarından değil, hayatında yeni bir istikamet verecek kadar büyük
tenevvülerde ( çeşitliliklerde ).’-s.120-
‘
seni gördüğü zaman zalimce başını çeviren mağrur bir dilberin kapısı
önünde ve ay ışığı altında sabaha kadar dolaşmak, bunu candan arkadaşlara
ağlayarak anlatmak – söz aramızda- gene hoş şeydir. Fakat sevgili bir vücutta
bulunmayan bir şeyi kendisinde taşımaya tahammül etmeyerek onu koparıp
atabilmek, işte adaşım, yalnız bu sevmektir.’-s.23-
okuyacağım ben deee :)
YanıtlaSilAyran adlı bi öyküsü vardı sanıyorum bu kitapta değildi o,aklıma geldi ansızın,şair olmak güzel ya
YanıtlaSil