30 Ağustos 2016 Salı


Ey gece tanık mısın sen de yalnızlıklara?

Duvarları kemiren, penceremi açılmaz hale getiren içe dönüklüğüm , kalbin ritminden şüpheli zamanlarım.. Örülmüş iplerden demetler sunar dolaplar. Mürekkebi kuruyan dakikalar çoğalır, suskunluk girdaplardan yer beğenir kendine. Tutam tutam saçlar dökülür sayfalara. Ürpertileri geziniyor sabahı karşılayanların şimdi merdivenlerde. Her bir basamak yüreklerin katmanlaşmış tortullarını çağrıştırır. Anılar , sokağın bilinmeyen yerinde bekler. Korkusuzca adımlar atar, harflerin belini kırar.

- Sessizliğin sesi duyuşlarımın kol gezdiği umutlarıma yarenlik eden sabahı karşılamaya hazır bir iki ses.. Yüreğime konuk olan beni var eden düşlerim… Sakinlik… Gürültü az’ aldıkça yoğunlaşan özümseyişlerim…( 12.07.’16,04.00)

Boğuyorum esenlikler dileyen cümleleri. Kalplerin hazır nazırlığı kaosa sürükler tenleri. Güneşin kavurucu sıcaklığı samyelini sevindirir. Esmek için yer bulmuştur kendine. Peki ya esemeyen umutlar ? Serzenişlere kalkan oluşturur papatyalar.. Tebessümlerin boğaz düğümelenişine dönüştüğü geceden sesleniyorum şimdi. Keşiflerin anatomisini hangi mucit çıkarıyor şimdilerde ?  evvel zamanların bilgi severleri konuk edilir salaş masalara. Bardakların kırılışıyla şimdiki zamana dönülür.
Ufuk çizgisi ağaçlara yol gösterir. Ağaçlar hiçbir zaman yolunu şaşırmaz. Annemin umutlarını çalıyorsun ey gece! Bırak onları. Benim ellerim kanadı. Kanı içine akıttım, annem görmesin diye. Yine de gözlerimi saklayamadım. Kül rengine dönene gözlerimi. Makaslar körleşti. Yoksa kesiyorduk hüznü. Hüzün acıları çoğaltıyordu. Bir annenin ağlayışına dayanamayan kızı tüm hüzünlü ezgileri susturdu. O anda dünyadaki tüm hüzünlü ezgiler sustu. Donuklaştı gözler.

Şimdi gece suskun.

1 yorum:

  1. neler yaaşayarak çıkıyoruz şimdiki zamanlara ve eski ben kalmıyor aslında

    YanıtlaSil

.

Ad

E-posta *

Mesaj *