30 Ağustos 2016 Salı



Paslı kelimelerin kıskacından kurtulur kalem kağıt. Var olmanın gizemini tadamadan yok oluşa geçen genç ömürler fısıldar zeytin karası gözleriyle. Rüyalara konuk olur savrulan düşlerini toplamaya çalışanlar. Eller anlatır vanilya kokulu günleri. Yağmura hasrettir saçlar. Kıvamını bulamamış hamur gibi kendini bırakır bedenler. ‘Öylesine’ li günleri  yad eder alacalı sebepler. Yapaylıktan nasibini alan her şey gibi onlar da kemirir genç ömürleri. Birkaç saat önce vardı şimdi yok. Heyhat! Zaman avutmaz gözler konuşur yas tutulan evin duvarlarında. Sarılmak istersin yüzlerini avuçlarına alıp gecenin koyu rengine dalarsın. Gece ki, ürpertir yaslı zamanları. Söylenenler tanıdık değildir. Burada olsa gelip bir kahve içecekti. İşte tam da buradaydı odası. Yatağı, balkonu, penceresi.. Ne kadar da benziyor bizim odalara. Bizselleştirirsin. Hakikat ile yüzleşirsin çiçekler yapraklarını döktü. Bilirsin, yaşamak devam edecek. Kayıpların verdiği hüzünler birleşince sığmazmış yüreklere. Korkar olursun her şeyden. Anlamsızlaşır her şey. Üzerini çizersin tüm boşlukların. Şimdi gece, sonra gün doğacak yine.-28 ağustos-

3 yorum:

  1. Bazen hüzünleri de sığdırmak yüreklere, korkmamak birikmiş acılardan, anlamsızlıkları anlamlı anılara dönüştürmek... Karanlık gecenin ardından umutla yeni günü beklemek...
    Belki zor ama imkansız değil.
    Selam-sevgiler...

    YanıtlaSil
  2. kayıplarla yaşamaya çalışıyoruz...

    YanıtlaSil

.

Ad

E-posta *

Mesaj *