Paslı kelimelerin kıskacından
kurtulur kalem kağıt. Var olmanın gizemini tadamadan yok oluşa geçen genç
ömürler fısıldar zeytin karası gözleriyle. Rüyalara konuk olur savrulan
düşlerini toplamaya çalışanlar. Eller anlatır vanilya kokulu günleri. Yağmura hasrettir
saçlar. Kıvamını bulamamış hamur gibi kendini bırakır bedenler. ‘Öylesine’ li
günleri yad eder alacalı sebepler.
Yapaylıktan nasibini alan her şey gibi onlar da kemirir genç ömürleri. Birkaç
saat önce vardı şimdi yok. Heyhat! Zaman avutmaz gözler konuşur yas tutulan
evin duvarlarında. Sarılmak istersin yüzlerini avuçlarına alıp gecenin koyu
rengine dalarsın. Gece ki, ürpertir yaslı zamanları. Söylenenler tanıdık
değildir. Burada olsa gelip bir kahve içecekti. İşte tam da buradaydı odası.
Yatağı, balkonu, penceresi.. Ne kadar da benziyor bizim odalara.
Bizselleştirirsin. Hakikat ile yüzleşirsin çiçekler yapraklarını döktü.
Bilirsin, yaşamak devam edecek. Kayıpların verdiği hüzünler birleşince sığmazmış
yüreklere. Korkar olursun her şeyden. Anlamsızlaşır her şey. Üzerini çizersin
tüm boşlukların. Şimdi gece, sonra gün doğacak yine.-28 ağustos-
Bazen hüzünleri de sığdırmak yüreklere, korkmamak birikmiş acılardan, anlamsızlıkları anlamlı anılara dönüştürmek... Karanlık gecenin ardından umutla yeni günü beklemek...
YanıtlaSilBelki zor ama imkansız değil.
Selam-sevgiler...
Ne de güzel dile getirmişsiniz..
SilSevgiler..
kayıplarla yaşamaya çalışıyoruz...
YanıtlaSil